22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

üzerlerinden o hal geçti. Abayı çıkarıp yere bıraktı. Meclisde bulunanlar yırtılmış abayı<br />

parçalara ayırıp dağıtması için Şeyh hazretlerinin önüne bıraktılar. Bu parçalardan işlemeli<br />

bir kısım olan kolun yen kısmını ayırıp; "Ey Ebû Ali Tûsî neredesin?" dedi. Ben kendi<br />

kendime beni tanımaz, bilmez, herhalde talebelerinden, adı Ebû Ali olan birini çağırıyor<br />

diyerek cevap vermedim. İkinci defâ çağırınca, yine cevap vermedim. Oradakiler bana;<br />

"Şeyh hazretleri seni çağırıyor." dediler. Kalkıp huzûruna yaklaştım. Ayırdığı işlemeli elbise<br />

parçasını bana verdi ve; "Sen bize bu elbise parçası gibi yakınsın." dedi. Verdiği elbise<br />

parçasını alıp öptüm. Artık devamlı huzûrunda bulundum. Nûrlu feyz ve bereketlere<br />

kavuştum. SonraEbû Saîd hazretleri Nişâbur'dan ayrıldı. Ben Ebü'l-Kâsım Kuşeyrî'nin<br />

yanında kaldım. Bende hâsıl olan halleri ona anlattığımda, bana; "Evlâdım, ilim öğrenmekle<br />

meşgul ol." diyordu. İki-üç sene ilim öğrendim. İlimle meşgul oldum. Bir gün kalemimi<br />

mürekkep hokkasına batırıp çıkardım. Bembeyaz çıktı. Üç defâ böyle batırıp çıkardım. Her<br />

defâsında mürekkeb beyaz çıkıyordu. Bu hâli Ebü'l-Kâsım Kuşeyrî'ye anlattım. "Mâdemki<br />

kalem senin elinden kaçıyor, sen de onu bırak." deyince, medreseden ayrılıp, dergâha geçtim.<br />

Ebü'l-Kâsım Kuşeyrî'nin hizmetiyle meşgûl oldum."<br />

Kendisi anlatır: Bir gün bana bir hal olmuştu. Kendimden geçtim. Bu hal içinde sanki yok ve<br />

fark edilmez oldum. Bu hâlimi hocama anlattım. "Ey Ebû Ali! Benim gönül kuşum, buradan<br />

yukarısını bilemez." buyurdu. Ben de kendi kendime, beni bu makamdan ileri götürecek bir<br />

mürşide, rehbere ihtiyâcım var, diye düşündüm. Bunun üzerine bir müddet geçti. Gün<br />

geçtikçe bu hal artardı. Bu sırada Ebü'l-Kâsım Gürgânî'nin ismini işitmiştim. Tûs şehrine<br />

hareket ettim. Evini bilmiyordum. Şehre gelince sordum. Yerini târif ettiler, gittim.<br />

Talebelerinden bir cemâatle mescidde oturuyorlardı. Ben de iki rekat namaz kılıp, önünde diz<br />

çöktüm. Şeyhin başı önüne eğikti. Başını kaldırdı ve; "Gel ey Ebû Ali!" buyurdu. Vardım,<br />

selâm verip oturdum. Mânevî hallerimi anlattım. "Evet... Başlangıcın mübârek olsun! Henüz<br />

bir dereceye erişmişsin, ama terbiye görürsen, yüksek derecelere kavuşacaksın." buyurunca,<br />

gönlümden; "Artık rehberim budur." dedim.<br />

Ebü'l-Kâsım Gürgânî hazretleri beni tasavvufta yetiştirmek üzere nefsimin terbiyesi için<br />

çeşitli riyâzetler yâni nefsimin isteklerini yapmamamı emretti. Nihâyet arzu edilen derecelere<br />

ulaştım. Sonra arkadaşlarımdan Ebû Bekir Abdullah ile beni kardeş yaptı ve bizi berâberce<br />

Ebû Saîd hazretlerinin yanına Mihene'ye gönderdi. Ebû Saîd hazretlerinin huzûruna varınca,<br />

bana bir parça bez verip duvarların tozunu silmemi söyledi. Arkadaşım Ebû Bekir Abdullah'a<br />

da müsâfirlerin ayakkabılarını düzeltme vazîfesini verdi. Üç gün bu hizmeti yaptım.<br />

Dördüncü gün beni Ebü'l-Kâsım hazretlerinin yanına geri gönderdi. Sonra iki hocam da vefât<br />

etti. Onların yerine sohbetleri ben yapmaya başladım. Talebelerim çoğaldı. İsmim her tarafa<br />

yayıldı. Arkadaşım Şeyh Ebû Bekir Abdullah büyük bir zât olduğu halde adı duyulmadı. O<br />

şöyle dedi: Şeyh Ebû Saîd onun için; "Ebû Ali bez ile duvarın tozunu sil de, ömür boyunca<br />

söz bezi ile Allahü teâlânın kullarının gönül duvarlarındaki mâsiyet, günah kirlerini silersin!"<br />

buyurdu. Bana da dervişlerin ayakkabılarını düzeltmemi emretti. Ben de bu vazîfede kaldım.<br />

Kimse beni tanımadı, ismimi anmadı."<br />

Ebû Ali Fârmedî hazretleri, bu hocalarından sonra zamânındaki evliyânın en meşhurlarından<br />

ve büyüklerinden olan Ebü'l-Hasan Harkânî hazretlerinin sohbetlerinde daha yüksek<br />

derecelere kavuşmuş, kemâl mertebelerine ulaşmıştır. Bunu şöyle ifâde etmiştir:<br />

"Kalbimde hâsıl olan aşk ve şevk ziyâdesiyle artmıştı. Bu arzumun çokluğu sebebiyle,<br />

Ebü'l-Hasan-ı Harkânî hazretlerinin sohbetine kavuştum. Hizmetinde bulundum. Nihâyetsiz<br />

feyzlere, mânevî zevklere eriştim."<br />

Ebû Ali Fârmedî zamânında evliyânın önderi ve hidâyet güneşiydi. Nizâm-ül-Mülk'ün<br />

makâmına gelince, büyük vezir derin bir hürmetle ayağa kalkar, onu kendi makâmına<br />

oturturdu. Halbuki, başkaları geldiği zaman, sâdece ayağa kalkar, yerini terketmezdi. "Neden<br />

böyle yapıyorsun?" diye sorduklarında; "Ebû Ali Fârmedî hazretleri benim yüzüme karşı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!