22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sûresi başında; "Muhakkak ki, müminler kurtuluşa erdiler. O müminler ki,<br />

namazlarında huşû (tevâzu ve korku) sâhipleridir." buyurmaktadır. Peygamber efendimiz<br />

de buyurdu ki: "Bir müslüman doğru olarak ve huşû ile iki rekat namaz kılınca, geçmiş<br />

günahları affolur." Yâni, Allahü teâlâ onun küçük günahlarının hepsini affeder. Huşûu<br />

terketmek ise, münâfıklık alâmetidir ve kalbin harâb olmasıdır. Nitekim Allahü teâlâ,<br />

Mü'minûn sûresi 117. âyetinde meâlen; "Gerçek şudur ki: Allah'tan başkasına tapınan<br />

kâfirler, felâha, kurtuluşa kavuşamazlar." buyurmaktadır."<br />

Namazda huşû ve hudû: Bütün âzâların hareketsiz kalıp tevâzu hâlinde bulunması ve kalbin<br />

de Allahü teâlâdan korku üzere olması demektir. Hadîs-i şerîfte; "Kalbin hazır olmadığı<br />

namaza Allahü teâlâ bakmaz." buyruluyor. İbrâhim aleyhisselâm namaz kıldığı zaman,<br />

kalbinin hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu. Hazret-i Ali namaz için kalktığı zaman,<br />

vücûdunu bir titreme alır, yüzünün rengi değişirdi ve; "Yedi kat göklere ve yere arzedilen ve<br />

onların taşıyamadıkları emânetin zamânı geldi." derdi. Süfyân-ı Sevrî de; "Namazı huşû ile<br />

kılmayanın, namazı doğru olmaz." derdi. Bunun için namazda tumânînete ve tâdîl-i erkâna<br />

dikkat etmelidir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "En büyük hırsız, kendi<br />

namazından çalan kimsedir." buyurdu. "Yâ Resûlallah! Bir kimse, kendi namazından nasıl<br />

çalar?" diye sordular. "Namazın rükûunu ve secdelerini tamam yapmamakla." buyurdu.<br />

Bir defâ da; "Rükûda ve secdelerde, belini yerine yerleştirip biraz durmayan kimsenin<br />

namazını, Allahü teâlâ kabûl etmez." buyurdular. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve<br />

sellem bir kimseyi namaz kılarken, rükûunu ve secdelerini tamam yapmadığını görüp; "Sen<br />

namazlarını böyle kıldığın için, Muhammed'in (aleyhisselâtü vesselâm) dîninden başka<br />

bir dinde olarak ölmekten korkmuyor musun?" buyurdu. Yine; "Sizlerden biriniz,<br />

namaz kılarken, rükûdan sonra tamam kalkıp, dik durmadıkça ve ayakta, her uzuv<br />

yerine yerleşip durmadıkça, namazı tamam olmaz." buyurdu. Bir kere de; "İki secde<br />

arasında dik oturmadıkça, namazınız tamam olmaz." buyurdu. Bir gün Peygamberimiz<br />

sallallahü aleyhi ve sellem birini namaz kılarken, rükûdan kalkınca dikilip durmadığını ve iki<br />

secde arasında oturmadığını görüp; "Eğer namazlarını böyle kılarak ölürsen, kıyâmet<br />

günü sana, benim ümmetimden demezler." buyurdu. Bir kere de; "Altmış sene, bütün<br />

namazlarını kılıp da, hiç bir namazı kabûl olmayan kimse, rükû ve secdelerini tamam<br />

yapmayan kimsedir." buyurdu. Zeyd ibni Vehb, birini namaz kılarken rükû ve secdelerini<br />

tamam yapmadığını gördü. Yanına çağırıp; "Ne kadar zamandır böyle namaz kılıyorsun?"<br />

dedi. "Kırk sene." deyince; "Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Ölürsen, Muhammed<br />

Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem dîni olan İslâmiyet üzere ölmezsin." dedi.<br />

Bir mümin, namazını güzel kılar, rükû ve secdelerini tamam yaparsa, namaz sevinir ve nûrlu<br />

olur. Melekler, o namazı göğe çıkarır. O namaz, namazı kılmış olana, iyi duâ eder ve sen beni<br />

kusurlu olmaktan koruduğun gibi, Allahü teâlâ da, seni muhâfaza etsin, der. Namaz güzel<br />

kılınmazsa, siyah olur. Melekler o namazdan iğrenir. Göğe götürmezler. O namaz, kılmış<br />

olana, fenâ duâ eder. "Sen beni zâyi eylediğin, kötü hâle soktuğun gibi, Allahü teâlâ da seni<br />

zâyi eylesin." der. O halde, namazları tamam kılmaya çalışmalı, tâdîl-i erkânı yapmalı, rükûu,<br />

secdeleri, kavmeyi yâni rükûdan kalkıp dikilmeyi ve celseyi yâni iki secde arasında oturmayı<br />

iyi yapmalıdır. Başkalarının da kusurlarını görünce söylemelidir. Din kardeşlerinin<br />

namazlarını tamam kılmalarına yardım etmelidir. Tumânînet ve tâdîl-i erkânın yapılmasına<br />

çığır açmalıdır."<br />

Yüksek ilmi, güzel ahlâkı yanında birçok kerâmetleri de görülen Ebû Abdullah Rodbârî<br />

hazretleri, hac ibâdetini yerine getirmek ve sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîfini ziyâret<br />

etmek için Hicâz'a gitti. Bu yolculuğu sırasında şöyle bir kerâmeti görüldü:<br />

Yolculuk esnâsında kervandaki develerden biri, Allahü teâlânın kudretiyle dile gelip konuştu.<br />

Ebû Abdullah Rodbârî hazretleri kendi kendine develere ağır yükler yüklendiğini<br />

düşünüyordu. Bu sırada develerden biri boynunu uzatarak; "O yüklere tahammül ettiren zâtı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!