22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

adı da verilir.<br />

Bir de delil, sened, burhân, şâhid, mûcize mânâlarında kullanılan beyyine kelimesi vardır.<br />

Kur'ân-ı kerîmde A'râf sûresinin 73. âyetinde meâlen buyruldu ki:<br />

"Semûd (kavmine de) kardeşleri Sâlih'i gönderdik. O, kavmine şöyle dedi: "Allahü<br />

teâlâya ibâdet ve itâat edin. O'ndan başka hiç bir ilâhınız yoktur. İşte size, Rabbinizden<br />

açık bir beyyine geldi. Allahü teâlânın şu dişi devesi, size peygamberliğimi isbât eden<br />

bir beyyine ve alâmettir. Onu bırakın, Allahü teâlânın arzında otlasın. Ona bir fenâlıkla<br />

dokunmayın ki, sonra acıklı bir azâba uğrarsınız."<br />

Hangi peygamberin ümmetinden olursa olsun, velîlerden âdet dışı yâni fizik, kimyâ ve<br />

fizyoloji kânunları dışında meydana gelen şeyler, hâdiseler, üstünlükler kerâmet diye<br />

isimlendirilir. Allâme Ahmed Hamevî'nin dediği gibi, Allahü teâlâ, sevdiği kullarına<br />

kerâmetler ihsân eder. Velîler, kerâmetlerini saklarlar. Kimsenin duymasını istemezler.<br />

İmâm-ı Rabbânî; "Kerâmet haktır. Şirkten yâni Allahü teâlâya ortak koşmaktan, kaçıp<br />

kurtulmak, mârifete kavuşmak, kendini yok bilmek kerâmettir." demektedir.<br />

Abdülganî Nablüsî ise; "Kendisine kerâmet hâsıl olan velî, bu kerâmetin yalnız Allahü<br />

teâlânın dileği ve kudreti ile yaratıldığını, kendi dileğinin ve kudretinin hiç bir tesiri<br />

olmadığını bilmektedir." demiştir.<br />

Lügatte açmak, gizli bir şeyi bulmak, ortaya çıkarmak, kapalı şeyin yüzünden örtüyü<br />

kaldırmak mânâlarına gelen keşf kelimesi, evliyânın, his ve akılla anlaşılmayan şeyleri,<br />

kalplerine gelen ilhâm yoluyla bilmeleri demektir. Abdülganî Nablüsî, evliyâya hâsıl olan<br />

keşiflerin ve herkesin gördüğü rüyâların, bir şeyin misâlinin, benzerinin hayâl aynasında<br />

görünmesi olduğunu, uykuda iken olursa, rüyâ dendiğini, uyanık iken olunca keşf olarak<br />

isimlendirildiğini ifâde etmiş, hayâl aynası ne kadar çok saf, temiz ise, keşf ve rüyânın o<br />

kadar doğru ve güvenilir olacağını belirtmiştir.<br />

İmâm-ı Rabbânî, evliyânın keşfinde hatâ etmesi, yanılmasının, müctehidlerin ictihâdda<br />

yanılması gibi olduğunu, bunun kusûr sayılmayacağını, bundan dolayı evliyâya dil<br />

uzatılamayacağını, belki hatâ edene de bir sevâb verileceğini belirtmiş, bundan sonra şöyle<br />

demiştir: "Yalnız şu kadar fark vardır ki, müctehidlere (dinde söz sâhibi âlimlere) uyanlara<br />

da, onların mezheplerinde bulunanlara da, hatâlı işlere de sevâb verilir. Evliyânın yanlış<br />

keşiflerine uyanlara, sevâb verilmez. Çünkü ilhâm ve keşif, ancak sâhibi için seneddir,<br />

başkalarına sened olmaz. Müctehidin sözü ise mezhebinde bulunan herkes için seneddir.<br />

Sözlükte görüş, zan ve idrâkta (anlamakta), tecrübe ve delîller vâsıtasıyla dikkatle bakıp<br />

isâbet etmek mânâsına gelen firâset bir terim olarak peygamberlerin ümmetleri arasında,<br />

evliyâ olmayan kimselerden meydâna gelen âdet hârici şeyler, dıştan içi anlama, yüzünden<br />

okuma demektir. İmâm-ı Tirmizî ve İmâm-ı Taberânî'nin (r.aleyhimâ) kitaplarında geçen bir<br />

hadîs-i şerîfte; "Müminin firâsetinden korkunuz. Zîrâ o, Allahü teâlânın nûru ile bakar."<br />

buyrulmuştur. HâceAbdullah Ensârî'nin beyânına göre, firâset iki türlüdür. Birincisi, mârifet<br />

sâhiplerinin (Allahü teâlâyı tanıyanların) firâseti olup, talebenin kâbiliyetini keşf etmek,<br />

anlamak, Allahü teâlânın evliyâsını tanımaktır. İkincisi, riyâzet (nefsin istediklerini<br />

yapmamak) çeken, açlıkla nefislerini parlatanların firâseti olup, mahlûklara âit gizli şeyleri<br />

bilmektir. Kıymetli olan, mârifet sâhiplerinin, Allah adamlarının firâsetine inanıp<br />

bağlanmaktır.<br />

Şâh Şücâ Kirmânî harama bakmaktan gözünü muhâfaza edenin, kendini nefsin arzularına<br />

kapılmaktan koruyanın, sünnete uyarak zâhirini, dışını süsleyenin, helâl lokma yemeyi<br />

alışkanlık edinenin firâseti şaşmaz demiştir.<br />

İmâm-ı Rabbânî, firâset, sâlih kimseleri temyiz ve teşhis etmek, bulup ayırmaktır demiş;<br />

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî ise, firâsetin, îmân kuvvetinden doğduğunu kimin îmânı daha

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!