22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

makâmı yanında uyuya kaldı. Rüyâsında İbrâhim aleyhisselâm tarafından karşılandı. Ebû<br />

Abdullah el-Kureşî, İbrâhim aleyhisselâma; "Ey Halîlullah! Mısır'da büyük bir kıtlık var.<br />

Duâ buyurunuz." diye arz etti. Hazret-i İbrâhim de kıtlığın kalkması için duâ etti. Ebû<br />

Abdullah el-Kureşî daha sonra uyanıp Kudüs'e döndü. Çok geçmeden kıtlığın kalktığı<br />

haberini öğrendi.<br />

Ebû Abdullah bin Es'ad, Ebû AbdullahKureşî'nin şöyle anlattığını nakletti: Bana hocam<br />

Ebü'r-Rebî bir gün şöyle dedi: "Sana bitmek tükenmek bilmeyen bir hazîne öğreteyim mi?"<br />

Ben de; "Evet." deyince, Ebü'r-Rebî bana; "Şu duâyı devamlı oku." dedi.<br />

Okumamı istediği duâ şöyle idi: "Yâ Allah, yâ Vâhid, yâ Mûcid, yâ Cevâd, yâ Bâsit, yâ<br />

Kerîm, yâ Vehhâb, yâ Ze't-Tavl, yâ Ganî, yâ Mugnî, yâ Fettâh, yâ Razzâk, yâ Alîm, yâ Hayy,<br />

yâ Kayyûm, yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ Bedîassemâvâti vel-ard, yâ Ze'l-celâli vel ikrâm... Yâ<br />

Hannân, yâ Mennân infehnî minke bi nafhat-i hayrin tugnînî bihâ ammen sivâk... in testeftihü<br />

fekad câekümü'l-feth... İnnâ fetehnâleke fethan mübînâ... Nasrun minellahi ve fethun karîb...<br />

Allahümme yâ Ganî, yâ Hamîd, yâ Mubdî, yâ Muîd, yâ Vedûd, yâ ze'l-arşil-Mecîd, yâ<br />

Fe'âlen limâ yürîd, ikfinî bihelâlike an harâmike ve agninî bi fadlike ammen sivâke ihfaznî<br />

bimâ hafizte bihizzikr... Vensurnî bimâ nasarte bihirrusül... İnneke alâ küllî şey'in kadîr..."<br />

Sonra bana şöyle dedi."Her kim bu duâyı namazlardan özellikle Cumâ namazından sonra<br />

okursa, Allahü teâlâ onu her türlü kötülükten muhâfaza eder. Düşmanlarına karşı muzaffer<br />

kılar, ona ummadığı yerlerden rızıklar verir, geçimini kolaylaştırır. Borcu dağlar kadar büyük<br />

ve kabarık olsa dahi, Allahü teâlânın lütfu keremi ve inâyeti ile öder."<br />

Kendisi şöyle anlatır: "Bir gün Abdullah el-Muâvirî'ye gittim. Bana; "Ey şerîf! Başın darda<br />

kaldığı zaman, yapacak olduğun bir duâ öğreteyim mi?" diye sordu. Ben de; "Evet." dedim.<br />

Bunun üzerine şu duâyı öğretti: "Yâ Vâhid, yâ Ehad, yâ Vâcid, yâ Cevâd, İnfehnâ minke bi<br />

nefhati hayrin inneke alâ külli şey'in kadîr..." Abdullah el-Muâvirî bu duâyı bana öğretmek<br />

için okuduktan sonra başım hiç darda kalmadı, rızkım çoğaldı."<br />

Ebû Abdullah el-Kureşî hac için Mekke-i mükerremeye gitmişti. Minâ'da bulunduğu sırada<br />

çok susamıştı. Fakat su bulamadı. Su alacak parası da yoktu. Bir kuyunun yanına gitti.<br />

Kuyunun başında bâzı insanlar vardı. Su kabını uzatarak, biraz su vermelerini istedi. Onlar<br />

ona ezâ edip, su kabını uzak bir yere fırlattılar. Kırık bir kalp ve üzgün olarak kabını almak<br />

için oraya gittiğinde içi tatlı su dolu bir havuz gördü. Kanıncaya kadar o sudan içti ve kabını<br />

doldurdu. Başka yerde olan arkadaşlarına haber verdi. Onlar da gelip o havuzdan içtiler.<br />

Sonra başından geçen hâdiseyi onlara anlattı. Daha sonra, önceden gittiği kuyunun yanına<br />

hep berâber gittiler. Orada sudan hiç bir eser yoktu. O zaman bunun Allahü teâlânın bir<br />

imtihanı olduğunu anladı.<br />

Ebû Abdullah el-Kureşî hazretleri çok cömert ve hayır sâhibi idi. Çarşıdan kendi evinin<br />

ihtiyâcı için un satın alır, eve getirirken de ihtiyaç sâhibi kimselere verirdi. Fakat eve<br />

geldiğinde un kesesinden hiç eksilme olmadığı görülürdü. Bir gün yine çarşıdan un satın alıp<br />

geliyordu. Yolda muhtaç birine rastladı. Bu kimse kendisinden un isteyince, her zamanki gibi<br />

verdi. Yolda giderken; "Eve vardığımda un isterlerse ne diyeceğim?" diye düşünerek<br />

gidiyordu. Elinde bir şeyin var olduğunu hissetti. Avucuna baktığında fakire verdiği unun<br />

değeri kadar para vardı. Tekrar çarşıya dönüp o parayla un aldı ve evine götürdü.<br />

Bir kişinin, gece devamlı ağlayan bir çocuğu vardı. Annesi ile babası, Abdullah Kureşî<br />

hazretlerinin huzûruna gelerek dört yıldır durmadan ağlayan çocuklarının durumunu<br />

anlattılar. Bunun üzerine Abdullah Kureşî, çocuğun annesi ve babası ile evlerine gidip,<br />

çocuğa; "Ey Yûsuf! Bu gece ağlama." dedi. Çocuk o günden sonra hiç ağlamadı.<br />

Ebû Abdullah Kureşî hazretlerinin, vefâtına yakın gözleri görmez oldu. Hanımının yanına<br />

girince cüzzam hastalığından kurtulduğu gibi, gözleri de açılıyordu. Bir gün gözleri açılmış,<br />

vücûdu cüzzam hastalığından kurtulmuş bir hâlde, gümüş gibi bembeyaz bir tenle dostlarının

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!