22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İsmâil Hadramî, yazdığı cevâbî mektupta ona; "Benim çoluk-çocuğum var. Âilem<br />

kalabalıktır. Onları bırakıp göç etmem mümkün olmadığı gibi, onlarla berâber göç etmem de<br />

mümkün değildir. Bana iki cihetimi de korumak düşer, siz de cihetinizi himâye ediniz."<br />

buyurdu. Vatanından ayrılmadı. Daha sonra bu tehlike ortadan kalktı.<br />

Ebû Abdullah Hadramî, insanların maddî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılamayı çok sever,<br />

bâzan iki üç günlük yol kat ederek o ihtiyacı görür, sâhibini memnun ederdi. Zebîd şehrinde<br />

Şeyh Ahmed Sayyâd'ın türbesini çok ziyâret eder orada uzun zaman kalır, kendinden geçerdi.<br />

Defni esnâsında Şeyh Ebü'l-Gays bin Cemîl de hazır bulundu. Kabrine girip mübârek<br />

cesedini yerleştirdi. Bir müddet yanında kaldı. Kabirden çıkınca; "Elhamdülillah! Onun<br />

vefâtı, Allahü teâlânın dâvetine icâbet etmekten başka bir şey olmadı." buyurdu.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.127<br />

2) Tabakât-ül-Havâs; s.122<br />

3) El-A'lâm; c.6, s.36<br />

4) Şezerât; c.5, s.251<br />

5) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.9, s.58<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.8, s.194<br />

EBÛ ABDULLAH EL-HÂKAN ES-SÛFÎ;<br />

Bağdât evliyâsının büyüklerinden. İsminden Türk asıllı olduğu anlaşılmaktadır. Bağdât'ta<br />

yerleşti.Zamânının büyüklerinden ders aldı. Ebû Abdullah bin Hafif'le sohbet etti. Câfer<br />

Huzâî eş-Şirâzî, onun kerâmet sâhibi bir zât olduğunu söylerdi. Ömrü boyunca Allahü<br />

teâlânın kullarını Cehennem ateşinden kurtarmak için çalıştı. Çok talebe yetiştirdi.<br />

Nefehât-ül-Üns kitâbında 892 (H. 279) yılında vefât ettiği bildirilmektedir.<br />

Dünyâya hiç kıymet vermez, eline geçeni fakirlere dağıtırdı. İşi, Allahü teâlâya ibâdet etmek,<br />

O'nun kullarının kalblerini kötülüklerden temizlemekti. İnsanlardan bir şey istemez, hâcet ve<br />

ihtiyâcını Allahü teâlâdan beklerdi.<br />

Talebelerinden İbn-i Fadlan er-Râzî anlatır:<br />

"Babamın Bağdât'ta bir dükkânı vardı. Ona dükkânda yardım ederdim. Bir gün ben dükkânda<br />

iken Ebû Abdullah Sûfî hazretlerinin geçmekte olduğunu gördüm. Onun kim olduğunu<br />

bilmiyordum. Bağdât fakirlerinden zannettim. Geçip gittikten sonra yerimde duramaz oldum.<br />

Peşinden koşup selâm verdim ve cebimde bulunan bir dinârı eline koydum. O bana hiçbir şey<br />

söylemeden uzaklaştı. Peşine düştüm Şünûziyye Câmiine girdi. Onu tâkip ediyordum.<br />

Avluda oturan fakirlerden birine elindeki parayı verdi ve namaza durdu. Parayı alan fakir<br />

dışarı çıkıp çarşıya gitti. Yiyecek bir şeyler aldı. Getirip arkadaşlarıyla berâber yediler. Ebû<br />

Abdullah hazretleri namaza devam ediyordu. Onlar yemeği yiyip bitirdikten sonra yanlarına<br />

gelip; "Size verdiğim parayı nereden buldum biliyor musunuz?" dedi. Onlar da; "Bilmiyoruz,<br />

söyleyin de bilelim." dediler. "Bu dinârı bana bir genç verdi. Bu zamana kadar onu dünyâya<br />

düşkün olmaktan kurtarsın diye Allahü teâlâya hep duâ ederdim. Allahü teâlâ da onu<br />

kurtardı" buyurdu. Bundan sonra ben elimde olmayarak gidip eline sarıldım ve "Doğru<br />

söylüyorsun üstâdım" dedim ve talebesi olmakla şereflendim.<br />

1) Târih-i Bağdâd; c.8, s.344<br />

2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.331

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!