22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Yemeği berâberce yerlerdi.<br />

Talebelerinin çoğu ilimde çok ilerleyip, meşhûr âlimlerden oldular. İbn-i Hacer-i Askalânî,<br />

Veliyyüddîn Irakî, Cemâleddîn bin Zahîre ve İbn-ül-Cezerî bunlardandır. Kendisinden ilim<br />

öğrenen zâtlar sayılamıyacak kadar çoktu. Şemsüddîn el-Beşbisî, Zeynüddîn eş-Şenvânî,<br />

Burhâneddîn el-Kelimşâvî, Ebnâsî hazretlerinin en son talebelerindendir.<br />

İbrâhim bin Mûsâ el-Ebnâsî hazretleri, güzel ahlâk sâhibi idi. Herkesle iyi geçinirdi.<br />

Gösterişten, giyim-kuşama düşkün olmaktan uzak, gâyet sâde bir hayat yaşayan, çok<br />

mütevâzî bir zât idi. Çok ibâdet ederdi. Külfetli iş yapmaktan uzak idi. Masraf ve süslenmede<br />

mübâlağa yaparak öğünenler gibi hareket etmek onda yoktu. Yaşayışı gâyet rahat ve huzûr<br />

içinde idi. Fakirleri sever, onlarla berâber bulunmaktan hoşlanırdı. Menkıbe ve kerâmetleri<br />

çoktur. Birçok güzel hasletlerin kendisinde bulunduğu nâdir şahsiyetlerden biri idi.<br />

Bir ara Mısır diyârının kâdılığına tâyin olunan Ebnâsî, mesûliyetinin ağırlığından korkarak<br />

kabûl etmek istemedi ve bir yere gizlendi. Gizlendiği sırada Kur'ân-ı kerîmi açtı. Açınca, ilk<br />

olarak; "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni yapmaya çağırdıkları işten daha<br />

hayırlıdır." (Yûsuf sûresi: 33) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu. Bundan, kâdılığı<br />

istememesinin isâbetli olduğunu anladı. Kur'ân-ı kerîmi kapayıp, doğruca Münyet-ül-Mi'râc<br />

diye bilinen yere gitti. Orada günlerce saklandı. Kimseye görünmedi. Onu bulamayınca,<br />

kâdılığa İbn-i Ebi'l-Bekâ isminde birini tâyin ettiler. Ebnâsî, bundan sonra ortaya çıktı ve<br />

beldesine döndü.<br />

Birçok defâ hacca gidip geldi. Bir sene, hacdan sonra memleketine dönmeyip, Mekke-i<br />

mükerremede mücâvir olarak kaldı. Orada hadîs-i şerîf, kırâat ve başka ilimler okuttu. Sonra<br />

memleketine dönerken 1400 (H. 802) senesi Muharrem ayının sekizine rastlayan Pazartesi<br />

günü, yolda, Kefâfe denilen konaklama yerinde vefât etti. Yıkanıp, kefenlendikten ve cenâze<br />

namazı kılındıktan sonra, Uyûn-ül-Kasb denilen yere kadar taşındı ve orada defnedildi. Kabri<br />

orada bilinmekte ve tanınmaktadır. Hacılar, oradan geçerken kabrini ziyâret edip,<br />

rûhâniyetinden istifâde etmektedirler. Aynı yerde, hac emîri Bahâdır Cemâleddîn<br />

en-Nâsırî'nin kabri de vardır ve her iki kabir aynı türbededir.<br />

Ebnâsî, Allahü teâlânın izniyle, kabirde bulunan mevtâların sözlerini işitirdi. Bir gün bir<br />

kabristana gitmişti. Orada yeni bir mezar görüp, bu yeni mezarın sâhibini sormak üzere,<br />

mezarın yanına vardı ve selâm verdi. Selâm verdiği şahıs, yâni kabirdeki kimse, iniltili bir<br />

şekilde; "Ey efendim! Bu râfizînin kabri yanında niçin duruyorsunuz?" dedi. Ebnâsî<br />

hazretleri böylece, kabir sâhibinin dünyâda iken, Eshâb-ı kirâma düşman olanların yolunda<br />

olduğunu ve bu bozuk îtikâdının cezâsını çektiğini anladı.<br />

Bir defâsında, bir mesele hakkında Ebnâsî hazretlerinden bir fetvâ istenmişti. O da cevâbını<br />

orada bulunan birine yazdırıp, suâli soran kimseye verdi. Sonra, fetvânın yazılışında bir<br />

yanlışlık olduğu, bu sebeble fetvânın yanlış anlaşılacağı ortaya çıktı. Hemen fetvayı götüren<br />

kimsenin arkasından onu tanıyan birisini gönderip, fetvâyı geri getirmesini emretti. Giden<br />

kimse o kadar aradığı halde, fetvâyı götürenibulmak mümkün olmadı. Ebnâsî hazretleri de bu<br />

hâle çok üzüldü.<br />

Aradan çok az bir zaman geçmişti ki, fetvâyı götüren kimse gelerek, fetvânın yazılı olduğu<br />

kâğıdı denize düşürdüğünü söyleyerek, tekrar yazılmasını istirhâm etti. Ebnâsî bu hâle çok<br />

sevinip, Allahü teâlâya hamdetti. Sonra, fetvâyı bizzât kendisi yazarak o kimseye verdi. Bu<br />

hâdiseye şâhid olanlar, fetvâyı taşıyan kimsenin fetvâyı denize düşürmesinin, Ebnâsî<br />

hazretlerinin bir kerâmeti olduğunu anladılar.<br />

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.1, s.117<br />

2) Ed-Dav-ül-Lâmi'; c.1, s.172

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!