22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Muslihuddîn Efendiye içten duâlar etti ve büyüklüğünü yakînen anlamış oldu.<br />

Dimitrofçalı Gaybî Efendinin kardeşleri doğduktan birkaç ay sonra ölürlerdi. O doğunca,<br />

dedesi Muslihuddîn Efendinin huzûruna varıp; "Kızımın evlâdı yaşamıyor. Şimdi de bir<br />

oğlancığı oldu. Hayır duânızı beklerim." dedi. Muslihuddîn Efendi duâdan sonra; "Adını<br />

Gaybî koy, inşâallah yaşar." buyurdu. Gaybî Efendi Allahü teâlânın izni ile uzun yıllar yaşadı<br />

ve Muslihuddîn Efendinin talebesi olmakla şereflendi.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân Han, Zigetvar seferi esnâsında kaleyi kuşatınca, Pertev Paşa da<br />

Küle kalesini kuşatıp, topa tuttu. Zafer müyesser olmadı. Muslihuddîn Efendi, Dimitrofça'dan<br />

talebelerini toplayıp, Küle'ye doğru yola çıktı. Muslihuddîn Efendinin oraya ulaştığı gün,<br />

asker arasında zafer haberi yayıldı. Askerin mâneviyâtı çok yükseldi. Askerler, daha kale<br />

alınmadan birbirlerini tebrik ediyorlardı. Kısa süre sonra İslâm ordusu kaleyi fethetti.<br />

Muslihuddîn Efendi, fetihten sonra Hüseyin Dede'ye; "Hemen bir (atlı) araba bul, öğleyin<br />

çıkıp Zigetvar gazâsına yetişelim!" diye tenbih etti. Hüseyin Dede, arayıp taradı, münâsip bir<br />

şey bulamadı. Bütün arabacılar, askere erzak ve silâh yetiştirmekle meşgûldü. Gelip<br />

Muslihuddîn Efendiye durumu arzetti. Muslihuddîn Efendi; "Ne yapıp yapmalı, bir araba<br />

bulmalıyız. Bütün erenler, gazâya çıktılar." dedi. Hüseyin Dede, yeniden araba aramaya<br />

çıkıp, ikindiye doğru bir araba buldu. O gece Travnik kasabasına vardılar. Ertesi gün ikindi<br />

saatine doğru, havâlideki nehre ulaştılar. Ancak yakında konak yeri olmadığından, bir saldırı<br />

tehlikesi vardı. Bunun için köprüden geçmeyip yukarıdan dolaştılar. Cumâ günü seher vakti<br />

kalkıp, öğle vaktinden sonra Şikloş'a yetiştiler. Oradan da sevenleri yanlarına katılıp, akşama<br />

doğru pâdişâhın ordusuna ulaştılar. Ertesi gün savaş alanına vardılar. Çok geçmeden hisâr<br />

tutuştu, yanmaya başladı. Bir müddet sonra da İslâm bayrağı Zigetvar kalesi burçlarında<br />

dalgalandı.<br />

Gargarofça kasabasından Koca Şâban adlı bir sipâhi, Terzi Sûfî nâmında sâlih bir kimse ile<br />

berâber Zigetvar seferine katıldı. Sirem sancakbeyi, Bâlî Beyin yanında karakol hizmetinde<br />

idiler. Çevreyi kontrol ettikten sonra, sahrada uyuya kaldılar. Bir müddet sonra uyanan Terzi<br />

Sûfî, Şâban Beyi uyandırıp; "Gel Şâban Bey, hücûma katılalım. İnşâallah hisar fetholunur."<br />

dedi. O da latîfe edip; "Düşte görmüşsen hayrola." dedi. Terzi Sûfî de; "İnşâallah olur. Ak<br />

abalı dervişler gelip, hisarı ateşe verip içeri girerler, hayır alâmetidir." dedi. Abdest alıp yola<br />

koyuldular. Kaleye yaklaştıklarında, sevinç çığlıkları atan askerler; "Muslihuddîn Efendi<br />

geldi. Kalenin fethini haber verdi." diyorlardı. Onlar yürüyüşe devâm ettiler. İşte bu sırada,<br />

hisarın alevler içinde yandığını gördüler. Hep berâber hücûm edip, fetihten ümitsiz iken, o<br />

gün kaleyi ele geçirdiler.<br />

Hoca Paşa adlı bir talebesi günahlar içerisinde yuvarlanıp, kötülerle düşüp kalktığı günlerden<br />

birinde rüyâsında, Muslihuddîn Efendi yanına geldi. Tabanına öyle bir değnek vurdu ki, acısı<br />

tepesine çıktı. Sabah olunca, tabanının acısıyla bir merkebe binip, Dimitrofça'ya Muslihuddîn<br />

Efendinin huzûruna vardı. Onu görür görmez; "Ey zavallı! Seni döven ben değildim. Başka<br />

bir kimseydi." deyince, hayretinden dona kaldı. Aklı başına gelince, tövbe edip, Muslihuddîn<br />

Efendinin talebesi oldu.<br />

Muslihuddîn Efendi, her sene Kurban bayramından önce öksüzleri toplar, kimisine ayakkabı,<br />

kimisine elbise alıverir, onları gözetirdi. Vefât ettiği senenin Zilhicce ayının sekizinci günü,<br />

öksüzlere alacaklarını alıp, topluca hamama götürdü. Hamamda, Üstâd Oruc nâmında bir<br />

tellak vardı. Aynı zamanda berberlik yapardı. Muslihuddîn Efendi; "Üstâd Oruc, şu<br />

oğlancıkların da gönüllerini hoş et ki, son bir işimizi daha görmüş olasın." dedi. Çocukların<br />

traş işi bitince, hepsini yanına alıp gitti. Ertesi gün sabah namazını kıldıktan sonra, gün<br />

doğarken Hakk'ın rahmetine kavuştu. 1575 (H.982) yılı Zilhiccenin dokuzuncu (Arefe) günü<br />

idi. Talebelerinden Dimitrofça'da hatîblik yapan Gaybî Efendi, vefâtına târih düşürüp, şu<br />

kıt'ayı söyledi:<br />

Kutb-i âlem cihânı terk etti,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!