22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Canını, malını Allahü teâlânın yüce dîni olan İslâmiyeti yaymak, insanların dünyâ ve âhirette<br />

saâdete, mutluluğa ermelerine vesîle olmak için fedâ etmeye hazır olan Deryâ Ali Baba'nın<br />

hayâtı hakkında fazla bilgi yoktur. Ancak Anadolu'da yetiştiği ve Fâtih Sultan Mehmed<br />

Hanın İstanbul fethi için hazırladığı ordunun Sakabaşısı yâni Sucubaşısı olduğu<br />

bilinmektedir.<br />

Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul'u küffâr elinden kurtarmak üzere kuşatmıştı. Fetih ordusu<br />

İstanbul surlarına dayanmış, Fâtih Sultan Mehmed Han fethin gerçekleşeceği zamânı<br />

sabırsızlıkla bekliyordu. Leşker-i duâ adı verilen duâ ordusu âlimler ve velîler, fetih için<br />

gözyaşı dökerek duâ ediyorlardı. Kır atının üstünde heybet ve celâdetle duran genç<br />

hükümdâr, orduyu şevke getirici konuşmalar yapıyordu. Etrâfa dalga dalga yayılan ordu,<br />

Feth-i mübînin gerçekleşmesi için canla başla çarpışıyordu. Şehir düşmek üzere idi. İşte tam<br />

bu kritik zamanda ordunun arasında; "Ordu susuz kalmak tehlikesiyle karşı karşıya, kuyular<br />

boş, çeşmeler akmıyor." şeklinde bir söylenti yayılmaya başladı.<br />

Bu kötü haber kısa zamanda her tarafta yayıldı. Ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılan bu<br />

söylenti nihâyet genç pâdişâhın kulağına kadar geldi. Bu haber üzerine genç pâdişâhın yüz<br />

hatları bir anda değişti. Etrâfında bulunan vazîfelilere hitâb ederek; "Tez gidin Sakabaşını<br />

bana getirin!.." dedi. Vazîfeliler hemen gidip Sakabaşı Ali Efendiyi genç pâdişâhın huzûruna<br />

getirdiler. Yüzünden nûr akan, hafif beli bükük Ali Efendi sırtında kırbası olduğu hâlde Fâtih<br />

Sultan Mehmed Hanın huzûruna girdi. Pâdişâh ne kadar telaşlı ve üzüntülüyse, Saka Ali<br />

Efendi de o kadar soğukkanlı ve sâkin duruyordu. En ufak bir endişe izi taşımıyor, her<br />

zamanki gibi tebessüm eder bir hâlde pâdişâhın yüzüne bakıyordu. Pâdişâh onun böyle kritik<br />

bir anda gâyet sâkin ve aldırmaz bir durumda olduğunu görünce iyice celâllendi ve şöyle<br />

seslendi:<br />

"Olanlardan haberin yokmuş gibi duruyorsun Ali Efendi!.. Ordu susuz kalmış, asker<br />

susuzluktan kırılıyor. Neden gerekli tedbiri almazsın da bizi müşkil hâle düşürürsün? Şimdi<br />

ne olacak. Bu hâle nasıl çâre bulacağız?"<br />

Sakabaşı Ali Efendi gâyet sâkin ve tebessüm ederek; "Devletlü pâdişâhım! Merak etmeyiniz.<br />

Su çok." diye cevap verdi. Onun bu hâli karşısında daha da hiddetlenen genç pâdişâh; "Su<br />

çok mu dersin? Alay mı edersin sen askerle? Ordu susuzluktan kırılırken ne biçim laf<br />

edersin?" Sultanın iyice öfkelendiğini ve üzüldüğünü gören Sakabaşı Ali Efendi, arkasını<br />

pâdişâha dönüp, sırtındaki su kırbasını pâdişâhtan tarafa çevirdi ve; "Ben yalan söylemem<br />

sultanım. Bakın isterseniz ne kadar çok suyumuz var." dedi.<br />

Sakabaşı Ali Efendinin bu sözünden pek bir şey anlamayan Fâtih Sultan Mehmed Han, Ali<br />

Efendinin sırtındaki kırbanın içine baktı. Bir de ne görsün? Kırbanın içinde bir deryâ büyük<br />

bir okyanus görünmekte. Göz alabildiğine uzanan su, bir değil, binlerce orduyu doyuracak<br />

kadar çok. Gözlerine inanamayan genç pâdişâh, yanında bulunanlara da kırbanın içine<br />

bakmalarını emretti. Sırasıyla kırbanın içine eğilip bakan vezirler, kumandanlar ve diğer<br />

vazîfeliler de büyük bir şaşkınlık ve hayret içinde aynı manzarayı gördüler.<br />

Olanların, Allahü teâlânın velî kullarına ihsân ettiği bir kerâmet olduğunu anlayan genç<br />

pâdişâh, su bulunmasına rağmen askerin susuz bırakılmasından maksadın ne olduğunu birden<br />

kestiremedi. Sakabaşı Ali Efendiye dönerek; "Su bulunmasına rağmen nedir senin bu<br />

yaptığın?" diye seslendi. Pâdişâhın daha fazla gazaplanmasından çekindiği için olanları tek<br />

tek anlatmaya başladı:<br />

"Ey cihan pâdişâhı! İstediğin kadar su işte burada. Fakat ben askere suyu doyumluk<br />

veremiyorum. Çünkü onlar kahramanca savaşıyor, yorulup terliyorlar. Eğer istedikleri kadar<br />

suyu versem hepsi hastalanıp yatacaklar. Sonra da zaferimiz tehlikeye düşecek düşüncesiyle<br />

böyle yapıyorum." dedi.<br />

Sakabaşı Ali Efendinin ârifâne sözleri ve kerâmeti karşısında söyleyecek söz bulamayan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!