22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ziyâretine gitmeliyiz." dedi. Yanına iki dervişini alıp yola çıktılar. Çiğil Dağına geldiklerinde<br />

önlerine bir ayı çıktı. Kendisine itâata geldiğini anlayan Dediği Sultan hayvana bindi.<br />

Dervişlerle berâber yürüdüler. Öte yandan bunların gelişi Seyyid Hârun'a mâlum oldu.<br />

"Dediği Sultan bir ayıya binmiş, bize geliyor. Gelin biz de o mübârek zâta istikbâl edip<br />

karşılayalım." dedi. Hârun Velî'nin talebeleri; "Efendim mâdemki o zât bir ayıya binmiş<br />

geliyor. Onun bir kerâmeti ola. Bu kerâmeti sâyesinde içimizdeki îmânsızların îmâna<br />

gelmelerini kuvvetle zannetmekteyiz. Senden zâhir olan hârika işlere biz doyamadık. Onları<br />

hatırladıkça bizleri büyük bir aşk kaplıyor." dediler. Bu sözler üzerine Hârun Velî işâretle bir<br />

taşı göstererek; "Yâ Allah!" deyip taşın üzerine bindi. Taş, Allahü teâlânın izniyle yürümeye<br />

başladı. Görenler ne söyleyeceklerini bilemiyorlardı. Bu halde giderlerken uzaktan<br />

kendilerine doğru gelen kalabalık bir grup gördüler. Dediği Sultan ayıya binmiş, yanında iki<br />

dervişi ve etraftan görenler de peşinde olduğu halde geliyorlardı. Onlar da gördüler ki Seyyid<br />

Hârun, taş üzerine binmiş karşılamak için geliyor. Kalabalık halk hayret ettiler. Dediği<br />

Sultan; "Biz canlıya bindik, o cansıza binmiş Allah selâmet versin." dedi.<br />

Tam karşı karşıya gelince selâmlaştıktan sonra, bineklerinden indiler. Birbirleriyle<br />

kucaklaştılar. Bu manzarayı gören kâfirlerden pekçoğu Kelime-i şehâdet getirerek müslüman<br />

oldu. Bu hayırlı karşılaşmaya şâhit olan müslümanlar da sevinçten tekbir getirdiler. Bu sırada<br />

tam öğle vakti idi. Seyyid Hârun hazretleri; "Cemâatle öğle namazı kılalım. Herkes abdestini<br />

alsın." dedi. Fakat abdest almak için su bulamadılar. Hârun Velî asâsını yere vurdu. Cenâb-ı<br />

Hakk'ın izniyle oradan su fışkırmaya başladı. O pınar şimdi Dediği Sultan Pınarı olarak<br />

anılmaktadır. Pınardan abdestlerini alıp öğle namazını kılmak için hazırlandılar. Hârun Velî;<br />

"Dediği Sultan sen imâm ol." dedi. Dediği Sultan ise:<br />

"Hayır siz varken imâmlık yapamam, ümmîyim, ilm-i zâhir bilmem. Lütfen siz buyurun."<br />

dedi. Böylece öğle namazını Seyyid Hârun Velî'nin arkasında edâ ettiler. Bundan sonra<br />

Dediği Sultan üç gün Hârun Velî'nin ibâdethânesinde kaldı. Bu müddet içinde sohbet edip hal<br />

dillerince söyleştiler. Dediği Sultan üç günün bitiminde müsâade isteyip talebelerinin başına<br />

döndü.<br />

Dediği Sultan'ın sâhib olduğu ahlâk ve fazîleti sebebiyle kısa sürede etrâfındaki talebeler ve<br />

dostlar halkası büyüdü. Bunun üzerine Aladağ taraflarında bir müddet daha kalan Dediği<br />

Sultan, Turgud ve Bayburd kardeşlerin yanına gelmesinden sonra Ilgın'a döndü ve Mahmûd<br />

Hisar köyüne yerleşti. Ancak talebeleri de hocalarını bırakmadılar. Onunla birlikte gelerek<br />

köye yerleştiler. Ona gönül verip bağlananlar, duydukları ve şâhit oldukları birbirinden<br />

enteresan ve unutulmaz hatıralardan başkalarının da istifâde etmesi için bunların bir kısmını<br />

kaydettiler. Böylece 484 beytlik Menâkıbnâme vücûda geldi.<br />

Ömrünü İslâmiyete hizmetle geçiren Dediği Sultan, vefât ettiği zaman çok uzak yerlerden<br />

yüzlerce insan geldi. Her birisi onun mübârek nâşını alıp kendi bölgelerine götürmek<br />

istiyorlardı. Ancak hiçbirisi nâşı yerinden kaldırmaya muvaffak olamıyorlardı. Sonunda<br />

Dediği Sultan, Selçuklu Sultanının âilelerinden Kadıncık Ana'nın inşâ ettirdiği zâviye<br />

yanındaki türbeye defne karar verildi ve öyle yapıldı. O günden bugüne Dediği Sultan<br />

hazretlerinin kabri ünlü bir ziyâretgâh oldu.<br />

Dediği Sultan'ın, Mahmûd adında bir oğlu vardı. Ayrıca yetiştirdiği yüksek halîfelerinden<br />

350 tânesinden herbirini Anadolu'nun bir bölgesine göndermiş, halkın eğitim ve terbiyesiyle<br />

meşgul olmalarını sağlamıştır.<br />

1) Konya Velîleri; s.123<br />

2) Makâmât-ı Seyyid Hârun Velî; s.56-60<br />

3) Turgutoğulları, Eserleri, Vakfiyeleri; Vakıflar Dergisi, c.III, s.43-49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!