22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

"Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: Ölülerin illiyyîndeki veya siccîndeki rûhları, arasıra,<br />

yâni Allahü teâlâ dileyince, mezarlarındaki cesedlerine iâde olunurlar. En çok Cumâ geceleri<br />

böyle olur. Birbirleri ile buluşurlar, konuşurlar. Cennetlik olanlar, nîmetlere kavuşur. Azap<br />

görecekler, azâb olurlar. Rûhlar, illiyyînde veya siccînde iken cesed olmaksızın da,<br />

nîmetlenir ve azap çekerler. Kabirde ise, rûh ve cesed birlikte nîmetlenir. Yâhut azaplanır."<br />

Yüksek ilim sâhibi olan velîlerden Abdullah Yâfiî etrafında toplanan insanlara İslâm dîninin<br />

emir ve yasaklarını anlattı. Kabir ziyâretine karşı çıkan ve evliyânın kerâmetini inkâr<br />

edenlere cevaplar verdi. Bozuk îtikâd, inanış sâhibi olan İbn-i Teymiyye'ye cevaplar verdi.<br />

Evliyânın kerâmetiyle ilgili olarak kendisine soru soran talebelerine şöyle buyurdu:<br />

"Allahü teâlânın yardımı ile derim ki, evliyâda kerâmetlerin zuhûru, meydana gelmesi, aklen<br />

câiz ve naklen vâkidir. Aklen câiz olması: Allahü teâlâ her şeye kâdirdir. Kerâmetler de,<br />

mûcizeler kâbilinden mümkün olan şeylerdir. Ehl-i sünnet ve cemâat âlimleri eserlerinde<br />

böyle olduğunu bildirmişlerdir. Bu, şarkta, garbda, Arab diyârı olsun, Acem diyârı olsun, her<br />

tarafta böyledir.<br />

Kerâmetlerin vukûu naklen sâbittir; bu husus, Kur'ân-ı kerîmde, hadîs-i şerîflerde ve<br />

haberlerde bildirilmiştir. Kur'ân-ı kerîmde, Âl-i İmrân sûresi otuz yedinci âyetinde hazret-i<br />

Meryem hakkında meâlen; "Bunun üzerine Rabbi, Meryem'i güzel bir kabûl ile kabûl<br />

buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyyâ Peygamberi de ona kefîl (himâyesine<br />

me'mur) kıldı. Zekeriyyâ ne zaman Meryem'in bulunduğu mihrâba girdiyse, onun<br />

yanında bir yiyecek buldu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?" dedi. O da; "Bu,<br />

Allah tarafından gönderiliyor. Şüphe yok ki, Allah dilediğini hesapsız olarak<br />

rızıklandırır" dedi." buyrulmuştur. Zekeriyyâ aleyhisselâm, yazın hazret-i Meryem'in<br />

yanında kış meyvesi, kışın da yaz meyvesi buluyordu. Yine Kur'ân-ı kerîmde, Meryem sûresi<br />

yirmi beşinci âyetinde hazret-i Meryem hakkında meâlen; "Hurmanın da dalını kendine<br />

doğru silkele, üzerine devşirilmiş tâze hurmalar dökülsün." buyrulmuştur. Bu tâze<br />

hurma, zamânının dışında oluyordu.<br />

Yine Mûsâ aleyhisselâmın annesine, oğlu Mûsâ'yı Nil Nehrine bir sepet içinde bırakması<br />

ilhâm olunmuştur. Ayrıca Eshâb-ı Kehf'in (r.anhüm) kıssası, köpeğin onlarla konuşması gibi<br />

hayret verici hâdiseler ve daha başkaları, kerâmetlerin naklen delilidir. Bütün buraya kadar<br />

zikredilenler, peygamber değil velîlerdendir."<br />

Bir müddet Medîne-i münevverede ikâmet eden veResûlullah efendimize komşuluk yapan<br />

Abdullah Yâfiî hazretleri tekrar Mekke-i mükerremeye döndü. Orada ikinci defâ evlendi.<br />

Sonra yaşlı hocası Şeyh Ali Tavâşî'yi ziyâret için Yemen'e kısa bir seyahatte bulundu. Tekrar<br />

Mekke-i mükerremeye döndü. Orada insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatıp talebe<br />

yetiştirmeye devâm etti. 1346 senesinde hac için Mekke-i mükerremeye gelen İmâm-ı Sübkî<br />

ile tanışıp sohbetlerde bulundu.<br />

Kutb-i Mekke adıyla da bilinen Abdullah Yâfiî hazretleri tatlı sohbetlerinde evliyâullahın<br />

hâllerinden bahs eder; "Allah adamlarının anıldığı yere Rahmet-i ilâhî yağar" hadîs-i<br />

şerîfi gereğince hareket ederdi. Onu dinleyenler saatlerce dinleseler usanmazlar, devamlı<br />

anlatmasını isterlerdi. Tarîkat silsilesinde bulunan Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin hâl ve<br />

kerâmetlerinden çok anlatırdı.<br />

Abdülkâdir-i Geylânî'ye âit şu kıssa çok meşhûrdur. Evliyânın büyükleri bunu<br />

bildirmişlerdir: "Bir kadın, Abdülkâdir-i Geylânî'ye çocuğunu getirip; "Oğlum seni çok<br />

seviyor. Ben, Allah için bu oğlumdaki hakkımdan vazgeçtim. Onu sana verdim." dedi.<br />

Abdülkâdir-i Geylânî rahmetullahi aleyh de çocuğu kabûl etti. Ona, nefsiyle mücâdeleyi ve<br />

tasavvuf yoluna girmeyi emretti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, annesi oğlunu görmeye<br />

geldi. Oğlunu, açlıktan ve uykusuzluktan zayıflayıp sararmış gördü. Oğlunun sâdece arpa<br />

ekmeği yediğini anladı. Bunun üzerine Abdülkâdir-i Geylânî'nin huzûruna girdi. Bu sırada

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!