22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ikâmet etti. Bu müddet zarfında nice fukara, dervişân, mürşidler, mücâhidler, devlet adamları<br />

gelerek sohbetine erdiler. Nasihatlarından istifâde ettiler. Duâları ile bereketlendiler.<br />

Şeyh hazretleri zaman zaman mahalleleri, kahveleri dolaşır, garip, kimsesiz, yetim ve<br />

yoksulları bulur, ihtiyaçlarını görürdü. Dergâhta kaldığı 30 yıl boyunca hükümet kapısına bir<br />

defâ bile gitmedi. Dâimâ sünnet-i seniyye üzere hareket edip dünyâ işlerini dahi niyetini hâlis<br />

kılmayınca, Allah rızâsı için düşünmeyince işlemezdi. Devlet ileri gelenlerinden kimsenin<br />

konağına gitmezdi. Bâzan gitmeleri îcâb ettiğinde çok az kalırlar, nasihatlarda bulunurlar,<br />

yemeğe kalmazlardı. Çok ısrar ettiklerinde, ancak birkaç lokma alırlardı. Sebebini<br />

sorduklarında; "Şöhrete sebeb olur. Şöhret ise âfettir." buyururlardı.<br />

Hâfız İsmâil Paşa, Ömer Rızâî hazretlerinin zaman zaman ziyâretine gider ve duâlarını<br />

istirham ederlerdi. 1805 yılında Sadâret makâmına geldikleri zaman bir gün Sultan Üçüncü<br />

Selîm Han; "Seksen bin asker hazır eyledim. Tuna boyuna göndermek murâdımdır." diye<br />

emir buyurdular. Bu emri alan İsmâil Paşa derhal Şeyh hazretlerine gelerek durumu bildirdi<br />

ve teveccühleri ile hayır duâlarına mazhar olmak istedi. Lâkin Ömer Rızâî hazretleri hiç bir<br />

söz beyan etmedi. O gece rüyâlarında hazret-i Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin türbe-i<br />

şerîflerine dâvet olundu. Vardıklarında kıbleyi şerîfe karşı oturan iki muhterem zât gördü.<br />

Onlar da Ömer Rızâî Efendiyi gördüklerinde; "Gel yâ Şeyh Ömer! Bizleri bilir misin? Ben<br />

Fâtih Sultan Mehmed'im bu da oğlum Bâyezîd'dir. Sultan Selîm oğlum Tuna cihetine asker<br />

göndermek ister. Ancak şimdi vakti değildir. Terk eylesün. Fesâda sebeb olur, haber ver."<br />

diye emir buyurdu. Ömer Rızâî hazretleri bu vakayı derhal İsmâil Paşaya yazarak haber<br />

verdi. Bunun üzerine harp ilânından vazgeçildi. Ancak 1806'da sadârete getirilen İbrâhim<br />

Hilmi Paşa döneminde Rusya'ya harp ilânı ile çıkan savaş ülke içinde fitne çıkarmak isteyen<br />

Nizâm-ı Cedid düşmanlarını harekete geçirdi. Kabakçı Mustafa adındaki bir âsinin<br />

liderliğinde kısa zamanda büyüyen isyan, Üçüncü Selîm Han'ın tahttan indirilmesine ve<br />

nihâyet şehid edilmesine kadar vardı.<br />

Ömer Rızâî Efendi, 1824 yılı olduğunda, o senenin surre-i hümâyûn emîni Veliyyüddîn Paşa<br />

ile birlikte Mekke-i mükerremeye doğru yola çıktı. Şam'da sürre alayından ayrılarak Mısır'a<br />

geldi. Burada ulemâdan Tayyibizâde Hâfız Ali ve Derviş Mehmed efendilerle tanıştı. Onların<br />

içinde bulunduğu hacılar kâfilesi ile yola devâm etti. Üç yüz civârında olan hacı tâifesi dört<br />

kâfile hâlinde hareket ediyordu. Ömer Rızâî Efendinin kâfile başısı bedevî şeyhlerinden Şeyh<br />

Hasan nâmında birisi idi. Şeyh hazretlerine derin bir muhabbet ve saygı duyuyor ve itâatta<br />

kusur etmiyordu. Dört kâfile çölde ilerlerken bir dağ arasına geldiklerinde burada durmak hiç<br />

âdet olmadığı halde Şeyh hazretlerinin emri üzerine mola verdiler. O gece Hâfız Ali şiddetli<br />

bir hastalığa yakalandı. Şeyh hazretlerine; "Perişan bir haldeyim korkarım sizden<br />

ayrılacağım." dedi. Şeyh hazretleri ise; "Korkmayın siz sâlimen hac idüp İslâmbol'da evlâd-ı<br />

iyâlinize kavuşursunuz. Lâkin benim kendimden ümidim yoktur. Gelin vasiyet edeyim."<br />

dedikten sonra, vefât ettiğinde kendisini çölde bırakmayıp Medîne-i münevvereye<br />

götürmelerini istedi.<br />

Nitekim tekrar yola koyulduklarından bir müddet sonra Şeyh hazretleri hastalandılar.<br />

Güçlükle yola devâm ediyorlardı. Yine bir konak yerinde Hâfız Ali Efendiye; "Bizim<br />

vaktimiz tamamdır. Heybedeki emânetleri al İslâmbol'da evlatlarımdan kalan kimseye götür."<br />

diye ricâ etti. Sonra Şeyh Hasan'ı yanına çağırıp, mûtâd üzere saat sekizde yola çıkmak<br />

gerekirken öğle sırası hareket etmesini söylediler. Şeyh Hasan bütün ısrarlara rağmen o sabah<br />

kâfileyi hareket ettirmedi. Hattâ kâfilenin biri kendisini dinlemeyip hareket etti.<br />

Şeyh Hasan birkaç saat sonra hareket emrini verdi. Bir müddet gittikten sonra Ömer Rızâî<br />

hazretlerinin; "Allah!" diyen sesi duyuldu ve Ömer Rızâî hazretleri, (1824 (H.1240) yılında<br />

Hakk'ın rahmetine kavuştu. Az daha gittikten sonra Şeyhin hareketi tehir ettirmekteki gâyesi<br />

ortaya çıkmıştı. Söz dinlemeyip hareket eden hacı kâfilesi ise, eşkıyânın hücûmuna uğramış,<br />

içlerinden on bir kişi öldürülmüş ve hepsinin malları gasb edilmişti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!