22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tavsiye ederdi. Kendisi de çocukluğundan îtibâren bu husûsa çok dikkat ederdi. Namazın<br />

faydalarını, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden ilgili yerleri okuyarak anlatırdı. "Hayâtımız<br />

iki önemli şeye dayanır. Bunlar: Allahü teâlânın ve Peygamber efendimizin emirlerini<br />

yapmak, O'nların yasak ettiklerinden kaçmaktır." buyururdu.<br />

Çırağ-ı Dehli bir sohbetlerinde şöyle buyurdu: "Mübtedî yâni işe yeni başlayan, vakit<br />

sâhibidir. Vakit sâhibi, içinde bulunduğu vakti bir daha ya bulurum, ya bulamam deyip,<br />

vaktini fırsat bilip, değerlendiren, onu farzları yerine getirdikten sonra, Kur'ân-ı kerîm<br />

okumak, nâfile namaz kılmak, Allahü teâlâyı anıp hatırlamakla geçiren kimsedir. İşte,<br />

tasavvuf yolunda ilerleyen kimse böyle vakitlerini muhâfaza ve mâmur ederse, hal sâhibi<br />

olması umulur. Mânevî ilimlere ve hallere böyle gayretler, çalışmalar netîcesinde kavuşulur."<br />

Nasîruddîn Mahmûd'un vefâtı yaklaştığı sırada, en sevdiği talebesi Mevlânâ Zeynüddîn Ali,<br />

hocasının yerine mânevî bir halef tâyin edilmesi zarûretini hissederek, hocasına şu şekilde arz<br />

etti: "Efendim! Talebeleriniz arasında kıymetliler vardır. Onlardan birini mânevî halîfeniz<br />

olarak tâyin ederseniz, bu yolun eski âdet ve gelenekleri, şimdiye kadar olduğu gibi, devâm<br />

etmiş olur." Bu teklif üzerine Nasîruddîn Mahmûd, Mevlânâ Zeynüddîn'den bu vazîfe için<br />

uygun bulduğu talebelerin listesini kendisine getirmesini söyledi. Mevlânâ Zeynüddîn Ali,<br />

talebeleri birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak üç sınıf hâlinde seçerek hazırladığı listeyi<br />

hocasına arzetti. Bu isimleri gözden geçirdikten sonra, Nasîrüddîn Mahmûd; "Şüphesiz<br />

bunlar, dînini sevenlerdir. Fakat korkarım ki, hiç birisi diğerinin yükünü omuzlarında<br />

taşıyamazlar." buyurdu. Bu açıkca, verilen listeye hayır mânâsında bir cevaptı. Gerçekten<br />

öyle oldu. Hocasından kendisine geçen bu yolun emânetlerini kimseye vermedi ve kendisinde<br />

götürdü.<br />

Nasîruddîn Mahmûd Çırağ, 1356 (H.757) senesi Ramazan-ı şerîf ayının on sekizinde vefât<br />

etti. Büyük bir kalabalık tarafından kılınan cenâze namazından sonra Dehli dışına defnedildi.<br />

Kabri üzerine türbe yapıldı. Türbe her gün çok sayıda kimse tarafından ziyâret edilmektedir.<br />

GERÇEK SULTAN<br />

Bir gün Nasîruddîn Mahmûd'u, Dehli sultanı zorla Tedted tarafına götürdü. Nârnûl yoluna girdiler.<br />

Nârnûl'a yaklaşınca Nasîruddîn Mahmûd bineğinden indi ve Şeyh Muhammed Türk'ün türbesine<br />

yöneldi. Bahçenin içinde kabre karşı bir taş vardı. Bir süre o taşa doğru ayakta durdu. Sonra<br />

Muhammed Türk'ün kabrine yöneldi ve ziyâret etti. Ziyâret bitince, orada bulunanlar; "Önce taşa<br />

dönmenizin sırrı neydi?" diye sordular, o da; "Ben Resûl-i ekremin rûhâniyetini bu taşın üstünde<br />

gördüm ve gördüğüm müddetçe oraya baktım. Resûl-i ekremin rûhâniyeti oradan kaybolunca, şeyhin<br />

türbesine girdim." diye cevap verdi. Bundan sonra Nasîruddîn Mahmûd bir müddet murâkabeye daldı.<br />

Sonunda başını kaldırıp; "Kimin zor bir işi olursa, gelsin bu türbeye yönelsin. Umulur ki, Allahü teâlâ<br />

bu büyük zâtın sebebiyle zorluğu kolayca hallolur." buyurdu. Orada bulunanlardan biri; "Bugün siz<br />

bir zorlukla mı karşılaşmıştınız?" diye sorunca; "İşte bunun için söylüyorum. Hak teâlâ, benim<br />

müşkilâtımı, bu zâtın bereketiyle kolay eyledi." buyurdu. Nârnûl'dan üç konak gitmemişti ki, sultan<br />

hal' edildi ve Nasîrüddîn Mahmûd rahatça Dehli'ye döndü.<br />

1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s.86<br />

2) The big five of India in Sufism; s.178<br />

3) Sefînet-ül-Evliyâ; s.100<br />

4) Persian Literatur; c.1, s.942<br />

5) Hazînet-ül-Asfiyâ; c.1, s.353<br />

6) Nüzhet-ül-Havâtır; c.1, s.37

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!