22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir gün Mevlânâ'dan sordular ki: "Mesnevî'nin cildleri arasında bir fark var mıdır?" O da;<br />

"Elbette Mesnevî'nin cildleri arasında fark vardır. Nasıl ki, yedi kat göklerin birbirlerinden<br />

farkı var ise, Mesnevî'nin de tercihi ve tafsilâtı birbirinden öyle farklıdır. Eğer daha geniş<br />

mâlûmât isterseniz, Hüsâmeddîn'e sorunuz." buyurdu.<br />

Mesnevî hakkında Çelebi Hüsâmeddîn şöyle buyurdu: "Hocamın mübârek oğlu Sultan<br />

Veled, Mesnevî'nin bir beytine yetmiş mânâ vermişlerdir. Herkes kendi aklının yettiği kadar<br />

anlar ve o kadar istifâde eder. Zîrâ, lâyıkıyla anlamak mümkün değildir."<br />

Çelebi Hüsâmeddîn bir gece gördüğü rüyâsını şöyle anlattı: "Rüyâmda, Bilâl-i Habeşî<br />

Kur'ân-ı kerîmi başının üzerinde tutuyor, Resûlullah efendimiz de mübârek ellerine<br />

Mesnevî'yi almış, büyük bir haz ve zevk içinde okuyup, arada; "Mâşâallah, bârekallah" diye<br />

kitabı beğendiğini bildiriyordu." Sabahleyin rüyâsını Mevlânâ'ya anlattığında; "O, gördüğün<br />

doğrudur. Çünkü Resûlullah efendimizin Mesnevî-i Şerîf'i alıp medhettiğine şüphe yoktur."<br />

diyerek, rüyâyı tâbir etti.<br />

Mevlânâ, bir gün elinde sepeti olan bir hizmetkârı Çelebi Hüsâmeddîn'in kapısı önünde<br />

gördü. Evin ihtiyaçlarını alıp gelmiş idi.Mevlânâ; "Ey kardeşim! Keşke senin yerinde<br />

olsaydım. Her an o mübârek zâtın hizmetiyle şereflenirdim." diyerek, üzerinden cübbesini<br />

çıkardı ve hizmetkâra hediye etti.<br />

Mevlânâ Celâleddîn hazretlerine son hastalığında; "Yerinize kimi halîfe, vekîl<br />

bırakıyorsunuz?" diye sorduklarında; "Çelebi Hüsâmeddîn'i bırakıyorum." buyurdu. Bu suâli<br />

üç defâ sordular, her defâsında aynı cevâbı verdi.<br />

Sultan Veled, bir gün arkadaşlarıyla birlikte Çelebi Hüsâmeddîn'i bağında ziyârete gittiler.<br />

Yolda bâzıları kalblerinden; "Çelebi Hüsâmeddîn bize bal ikrâm etse." diye geçirdiler. Bağa<br />

vardılar, bir müddet sohbetten sonra Çelebi Hüsâmeddîn bahçıvana; "Gidip, kovanlardan<br />

birini açıp bir tabak bal getiriniz." buyurdu. Bahçıvan da emri yerine getirip balı getirdi.<br />

Biraz sonra, aynı kovandan yine bal istedi, getirdiler. Tekrar istedi, yine getirdiler. Tekrar<br />

isteyince, bahçıvan; "Yeni bir kovan açmamız lâzım. Önceki bitti." dedi. Bu söze karşı;<br />

"Sözümüzü dinleyiniz. O kovan nihâyeti olmayan bir denizdir. Gidiniz, oradan bal getiriniz."<br />

buyurdu. Bahçıvan tekrar gittiğinde, kovanın ağzına kadar bal ile dolu olduğunu, ilk açtığı<br />

gibi durduğunu hayretle gördü. Gelip durumu anlattığında, orada olanların hepsi Çelebi<br />

Hüsâmeddîn'in büyüklüğünü bir kere daha anladılar. Çelebi Hüsâmeddîn, o kovanı Sultan<br />

Veled'e hediye etti. Ondan sonra o kovanın balından hasta olan bir kimseye yedirseler, eğer<br />

eceli gelmemiş ise, bi iznillah Allahü teâlânın izni ile şifâ bulurdu.<br />

Bir kış ve bahar mevsiminde, pek az yağmur yağmıştı. Bu sebeple ekinler bitmemiş, her<br />

tarafta kuraklık başgöstermişti. Konya'da halk, defâlarca yağmur duâsına çıktıkları hâlde, bir<br />

damla yağmur düşmemişti.<br />

Çâresiz kaldıkları bir gün hatırlarına evliyânın büyüklerinden Çelebi Hüsâmeddîn geldi. Bir<br />

heyet hâlinde huzûruna geldiler, durumu anlattılar. Çelebi Hüsâmeddîn tebessüm buyurarak<br />

ricâlarını kabûl etti. Onlarla birlikte Mevlânâ hazretlerinin türbesine geldi. Mevlânâ'yı vesîle<br />

ederek, göz yaşları içinde Allahü teâlâya uzun uzun duâlar etti. Daha duâ bitmeden,<br />

gökyüzünde bulutlar birikmeye ve yağmur yağmaya başladı. Yirmi gün hiç durmadan devâm<br />

etti. Toprak suya kandı. Herkes evlerinin yıkılıp bir zarar geleceğinden korkarak tekrar<br />

ÇelebiHüsâmeddîn'e başvurdular. Yine onları kırmadı ve; "Üzülmeyin. Bu yağmuru, başka<br />

ihtiyâcı olan yerlere yağdırması için Rabbimize niyâz eder yalvarırız." demesiyle, yağmur<br />

dindi ve bulutlar dağıldı. O sene çok bereketli oldu, pek fazla mahsûl elde edildi. Böylece<br />

halkın gönlünde Çelebi Hüsâmeddîn'in sevgisi daha da arttı.<br />

Bir gün Çelebi Hüsâmeddîn dostlarıyla birlikte bağa gitmişti. Orada dostlarına nasîhat<br />

ederken bir kimse gelip; "Efendim! Mevlânâ hazretlerinin türbesinin üzerindeki alem düştü.<br />

Bir türlü yerine konulamadı." dedi. Bunu işiten Çelebi Hüsâmeddîn çok üzüldü. Yüzlerinin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!