22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

izim yüzümüzden cezâlandırılmaları bize uygun düşmez."<br />

Çelebi Ârif Küçük bir sohbetleri sırasında şöyle buyurdu: "Bizden istenilen malı îtirâz<br />

etmeden vermekle, o kadarcık bir şey için yemini fedâ etmekten, buna ilâveten aramızda<br />

düşmanlığın büyümesinden, pâdişâhımızın başını ağrıtmaktan da sakınmış olduk." Pâdişâh<br />

onun bu sözünü işitince çok beğendi. Onu rahatsız edenlerin cezâlandırılmasını isteyince,<br />

Çelebi Ârif Küçük onların affedilmelerini arz etti. Teklifi Pâdişâh tarafından kabûl edildi.<br />

Çelebi Ârif Küçük, Büyükkalecik köyüne gitmişti. Etrâfı seyrederken yüksekçe bir kaya<br />

görüp oraya merdivenle çıktı. O bölge hep taşlık ve kayalıktı. Etrâfa ibret ve hayranlıkla<br />

bakıyordu. Bu sırada köy halkından şakacı birisi, kayaya dayalı merdiveni sakladı. Şeyh Ârif<br />

Çelebi inmek için merdiveni aradığında; "Bize bir ikrâmda bulunmadıkça merdiven gelmez."<br />

diye latîfe yaptı. Çelebi Ârif Efendi de; "Doğru söylüyorsun." deyip cebinden üç avuç dolusu<br />

para serpti. Herkes para toplamakla meşgul iken, Allahü teâlânın izni ile herkesin gözünden<br />

kaybolup, dergâhındaki odasında oturdu. Biraz sonra orada bulunanlar yerden paraları<br />

toplayıp doğrulduklarında taşın üstünde Çelebi Ârif Efendiyi göremediler. Etrâfı aradıkları<br />

halde bulamadılar. Herkes şaşırıp kaldı. Durumu haber vermek için dergâha gittiklerinde,<br />

Ârif Efendiyi odasında oturuyor buldular. Nasıl geldiğini sorduklarında; "Bu bize<br />

ecdâdımızdan mîrâstır. Bunda garib bir şey yoktur." buyurdu.<br />

1) Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; c.1, s.169<br />

ÇELEBİ BUSTAN;<br />

Konya'da yetişen velîlerden. 1647 (H.1057)'de doğdu. Mevlevî şeyhlerinden Abdülhalîm<br />

Efendinin oğludur. Babasının yanında yetişti. Çocukluğundan îtibâren dergâha âit vakıf<br />

işlerini görmeye başladı. Aynı zamanda babasının sohbetlerine de devâm ediyordu. Kısa<br />

zamanda babasının teveccühlerine kavuşan Çelebi Bustan, babasının 1680 (H.1091) de vefâtı<br />

üzerine 33 yaşında iken yerine geçerek talebe yetiştirmeye başladı. Bustan-i Sânî ve Kara<br />

Bustan diye meşhur oldu. 1694'de hacca gitti. 1704'de Kıbrıs'a gönderildi. Sonra Konya'ya<br />

döndü. 1706 (H.1118)de orada vefât etti.<br />

Çelebi Bustan'ın sohbetlerini tâkib etmek için Konya içinden ve uzak beldelerden çok sayıda<br />

insan gelip, Mevlânâ hazretlerinin türbesi etrâfına yerleşti. Bu durumdan memnun<br />

olmayanlar Çelebi Bustan'ı ve sevenlerini devlete şikâyet ettiler. Bu sırada Dârüsseâde ağası<br />

ve pâdişâhın dâmâdı olan Yûsuf Ağanın tasarruf ve yardımları ile pâdişâh tarafından çok<br />

ikrâm ve ihsânlar yapıldı. Çelebi Bustan aleyhinde çalışanların bir kısmı gelip özür diledi.<br />

Kendilerini bu işe teşvik eden şahsa iyi bir ders vermek için Çelebi Bustan'dan izin istediler.<br />

Çelebi Bustan izin vermeyerek; "Biz kimseden kırılmadığımız gibi, kimseyi de kırmayız ve<br />

bizim vazifemiz kimseyi kırmamaktır, gönüller yapmaktır." buyurdu.<br />

Konya'nın devlet adamlarından bâzıları Çelebi Bustan'a sıkıntı veriyordu. Çelebi Bustan bir<br />

gün akşam ile yatsı arasında mânâ âleminde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerini gördü.<br />

Kendisine bâzı müjdeler verdi. O gün onu sevenlerden âlim bir zât olan Elmalılı Halil Efendi<br />

yanına gelmişti. Ona; "Ey Halil Efendi! İnşâallah mübârek dedem bize himmet edip, yardım<br />

edecekler." dedi. Halil Efendi; "Bu elemlerim ve sıkıntılarım ile berâber içimde sevinçli bir<br />

hal hissediyorum. Şüphesiz bu müjde habercisidir." dedi. Çelebi Bustan ve talebeleri ibâdet<br />

ve tâat ile meşgûl oldukları sırada, gece yarısı devlet adamlarından birisi gelip Şeyhülislâmın<br />

emâneti olarak mühürlü bir torba getirdi. İçerisinde kendisine sıkıntı veren sivil ve askerlerin<br />

vazîfeden azledildiklerini, yerlerine uygun gördüğü kimselerin tâyin olacakları bildiriliyordu.<br />

Bu mektubu okuyan Çelebi Bustan, hemen Allahü teâlâya şükür secdesine vardı. Sonra şu<br />

mânâda bir şiir okudu: "Sen işini Allahü teâlâya havâle et, bırak ve gönlünü hoş tut, râhat ol.<br />

Çünkü hasmın sana acımazsa Allahü teâlâ acır."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!