22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Celâleddîn-i Kazvînî'nin Telhîs-ül-Miftâh adlı eserini şerhetti.<br />

MÂDEMKİ ALLAHÜ TEÂLÂNIN EMRİDİR<br />

Murâd Han döneminde yeniçeri ocağının kuruluşuna ilk adım olmak üzere târihlerde şu vak'a<br />

anlatılmaktadır: "Sultan Murâd Gâzi, Edirne'de tahta geçüp oturdu. Bir gün Kara Rüstem derlerdi,<br />

Karaman vilâyetinden bir dânişmend geldi. Halil Hayreddîn Paşa ol vakitde kâdıasker idi. Kara<br />

Rüstem; Efendi! Bunca sultanlık malı niçün zâyi edersiniz, deyince, Kâdıasker; nice mal zâyi etmişiz,<br />

diye sordu. Kara Rüstem, bu gâziler ki gazâlarda esir çıkarırlar, cenâb-ı Hakk'ın emriyle beşde biri<br />

hünkârındır, dedi. Çandarlı Halil Hayreddîn bunu hemen Murâd Hana nakletti. Sultan: Mâdemki<br />

Allahü teâlânın emr-i şerîfidir şimden sonra alın, dedi... Bundan sonra Gâzi Evrenuz ve Lala Şâhin'e<br />

ısmarladılar ki akınlarda çıkan esirden beş başda birin pâdişâh için alalar. Bu usûl üzere hayli oğlanlar<br />

toplayıp Murâd Gâziye getürdüler. Halil Hayreddîn Paşa; bunları Türk'e verelüm hem müslüman<br />

olsunlar, dedi. Kabul edilip bunlar evvelen Türk köylüsünün yanına verildiler. Hem Türkçe öğrenip<br />

ve hem de müslüman oldular. Ondan sonra saray kapısına girüp, ak börk giydirip adını yeniçeri<br />

koydular."<br />

1) Şakâyık Tercümesi (Mecdî Efendi); s.30<br />

2) Rehber <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.3, s.287<br />

3) Kâmûs-ül-A'lâm; c.3, s.2072<br />

4) Tâc-üt-Tevârîh; c.1, s.91<br />

5) Nuhbet-üt-Tevârîh vel-Ahbâr; c.3, s.305<br />

6) Hadîkât-ül-Vüzerâ<br />

7) Tevârîh-i Âl-i Osmân; s.56<br />

8) Neşrî; s.220<br />

9) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.10, s.73<br />

10) Çandarlı Vezir Âilesi; s.3-19<br />

ÇELEBİ ABDÜLCELÎL;<br />

Mevleviyye tarîkatının Mısır'da yetişen büyüklerinden. Doğum târihi ve yeri belli değildir.<br />

On yedinci yüzyılda yaşamıştır. Babası Mevlevî şeyhlerinden Çelebi Alâüddîn Efendidir.<br />

Küçük yaştan îtibâren babasından zâhirî ilimleri öğrendi. Sonra dergâhda bir köşeye çekilip<br />

devamlı tasavvuf büyüklerinin eserlerini okuyup mütâlaa etmekle vakit geçirdi. Gücü yettiği<br />

kadar büyüklerin nasîhat ve tavsiyeleri ile amel etmeye çalıştı. İlim, amel, ihlâs ve ahlâkda<br />

zamânının önde gelenlerinden idi. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretlerinin mânevî işâretleri<br />

ile Kâhire'deki Mevlevî dergâhına insanlara doğru yolu anlatmakla tâyin olundu. Kâhire'deki<br />

mevlevî dergâhı, Câmi-ül-Ezher civârında idi. Ondan önce buranın şeyhi, Şeyh Dîvânî idi.<br />

Devlet adamları da sohbetlerine gelir, istifâde ederdi.<br />

Çelebi Abdülcelîl bir gün yolda giderken, Mısır devlet ricâlinden Reşîd Fehhâme ile<br />

karşılaştı. Reşîd Fehhâme hemen Çelebi Abdülcelîl'in elini öptü ve evini şereflendirmelerini<br />

istedi. Onun ısrarlı arzusu üzerine bu teklifi kabûl eden Çelebi Abdülcelîl Efendi, bu evde üç<br />

gün kaldı. Daha sonra; "Misâfirlik üç gündür. Bundan sonra ağırlığı gidermek lâzımdır."<br />

buyurması üzerineFehhâme; "Efendim! Misâfirlik başkasının evinde olur. Bu ev mevlevîlerin<br />

evidir." dedikten sonra evini mevlevî dervişlerinin kalması için vakfettiğine dâir bir evrakı<br />

arz etti. Çelebi Abdülcelîl onun bu hediyesini kabûl etti.<br />

Çelebi Abdülcelîl Efendi bir gün dergâha gelip Mevlevî tarîkatında talebe olmak isteyen bir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!