22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ebüdderdâ'yı gördüm bir yere oturmuş ağlıyordu. "Allahü teâlânın İslâm ve müslümanları<br />

zafere ulaştırdığı, güçlü kıldığı bir günde ağlamanın sebebi nedir?" dedim. Bana, "Ah<br />

Cübeyr! İnsanlar, Allahü teâlânın emirlerini terk ettiklerinde, Allah nazarında hiç kıymetleri<br />

kalmaz. Esirleri göstererek; bir millet güçlü ve hükümrân iken, Allahü teâlânın emirlerini<br />

bırakırsa, işte şu gördüğün duruma düşer." dedi.<br />

1) El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrûd; c.2, s.155<br />

2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.2, s.64<br />

3) Hilyet-ül-Evliyâ; c.5 s.133<br />

4) Şezerât-üz-Zeheb; c.1, s.88<br />

5) Tezkiret-ül-Huffâz; c.1, s.52<br />

6) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.7, s.440<br />

7) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.1, s.249<br />

CÜNEYD-İ BAĞDÂDÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden. Tasavvuf ehlinin çok tanınmışlarından olup, Seyyid-üt-Tâife<br />

denmekle meşhûrdur. Künyesi, Ebü'l-Kâsım'dır. Cüneyd bin Muhammed 822 (H.207)'de<br />

Nehâvend'de doğdu. Bağdat'ta büyüdü ve orada yaşadı. 911 (H.298) senesinde vefât etti.<br />

Cüneyd-i Bağdâdî yedi yaşında iken, mektepten gelince babasının ağladığını görüp, sebebini<br />

sordu: "Zekât olarak dayın Sırrî-yi Sekâtî'ye birkaç gümüş göndermiştim, almamış. Kıymetli<br />

ömrümü, Allah adamlarının, beğenip almadığı gümüşler için geçirmiş olduğuma ağlıyorum."<br />

dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Babacığım, parayı ver ben götüreyim." deyip dayısının evine gitti.<br />

Kapıyı çaldı. Dayısı, kim olduğunu sorunca; "Ben Cüneyd'im dayıcığım. Kapıyı aç ve<br />

babamın zekâtı olan bu gümüşleri al!" dedi. Dayısı; "Almam!" deyince, Cüneyd-i Bağdâdî;<br />

"Adl edip babama emreden ve ihsân edip, seni serbest bırakan Allahü teâlâ için al!" dedi.<br />

Dayısı; "Allahü teâlâ babana ne emretti ve bana ne ihsân etti?" dedi. Cüneyd-i Bağdâdî;<br />

"Babamı zengin yapıp, zekât vermesini emretmekle adâlet eyledi. Seni de fakir yapıp, zekâtı<br />

kabûl etmek ve etmemek arasında serbest bırakmakla ihsân eyledi." dedi. Bu söz Sırrî-yi<br />

Sekatî'nin çok hoşuna gidip; "Oğlum! Gümüşleri kabûl etmeden önce seni kabûl ettim." dedi<br />

ve kapıyı açıp parayı aldı.<br />

Cüneyd-i Bağdâdî dayısına talebe olduktan bir süre sonra onunla berâber hacca gitti.<br />

Mescid-i Harâmda dört yüz kadar büyük zât, şükür hakkında konuşuyorlardı. Her zât şükrü<br />

târif ve îzâh ettiler. Netîcede dört yüz ayrı îzâh meydana geldi ise de, hepsi de bu târif ve<br />

îzâhları yetersiz buldu. Hazret-i Sırrî-yi Sekatî, orada bulunan Cüneyd-i Bağdâdî'ye; "Mâdem<br />

ki buradasın, bu hususta bir de sen bir şeyler söyle." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Şükür, Allahü<br />

teâlânın ihsân ettiği nîmet ile O'na isyân etmemek, O'na isyân için, ihsân ettiği nîmeti<br />

sermâye olarak kullanmamaktır." buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu cevâba çok sevinip;<br />

"Seni tebrik ederiz. Maksadı en güzel şekilde ifâde ettin. Bu, ancak bu şekilde târif<br />

edilebilirdi." dediler. Sırrî-yi Sekatî; "Yavrum, öyle anlıyorum ki senin lisanın doğru ve<br />

kuvvetli olacak. Böyle güzel söyleyebilmek hâli sana nereden geliyor?" deyince, Cüneyd-i<br />

Bağdâdî; "Sizin sohbetlerinizde bulunmakla efendim." dedi.<br />

Cüneyd-i Bağdâdî hocasına âid olan evin bir odasında kalırdı. Her an Allahü teâlâyı<br />

hatırlardı. Seccâdesi üzerinde, sabaha kadar "Allah, Allah" der, aynı abdestle sabah namazını<br />

kılardı. Bu hâl senelerce böyle devâm etti.<br />

Bir gece yıkanmak için suya ihtiyâcı oldu. Hava çok soğuk olduğu için; "Sabah olmasını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!