22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

¥ Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” her<br />

sabâh uykudan uyanınca, yüzünden nûr yayılırdı. Ebû Tâlibin<br />

oğulları On<strong>un</strong> yüzünün nûru ile şereflenirlerdi. Hepsinin<br />

saçları karışık, kirpikleri yapışmış vaziyyetde olurdu. Muhammedin<br />

“aleyhisselâm” uyanınca, misk kokulu saçları taranmış<br />

ve cihânı gören gözleri sürmelenmiş hâlde görürlerdi.<br />

¥ İmâm-ı Abdürrahmân Cevzî hazretleri (Kitâbü’l-vefâ fî<br />

fadâil-il Mustafâ) adlı kitâbında şöyle bildirmişdir: Hazret-i<br />

Habîb-i Ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” on yaşında iken<br />

amcası Zübeyr ile bir sefere çıkdı. Bir dereye vardıklarında,<br />

orada erkek bir deve gördüler. Kimseyi dereden geçirmiyordu.<br />

Kervândakiler dönmek istediler. Hazret-i Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” ben bu husûsda işinizi hâllederim,<br />

buyurdu. Sonra ileriye doğru yürüdü. Deve, Habîb-i Ekrem<br />

hazretlerini görünce yere yatdı. Hazret-i Resûlullah<br />

kendi devesinden inip, on<strong>un</strong> üzerine bindi. Onu sürüp oradan<br />

uzaklaşdırdı. Kervândakiler dereyi geçdikden sonra,<br />

üzerinden inip salıverdi ve kendi devesine bindi. Seferden<br />

dönüşlerinde yine bir dereye rastladılar. Bu derenin suy<strong>un</strong>dan<br />

geçemediler. Kervândakiler durdular. Hazret-i Resûlullah<br />

“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hepiniz beni ta’kîb ediniz,<br />

buyurdu. Sonra kendisi önden yürüdü. O sırada Allahü<br />

teâlâ azze ve celle o derenin suy<strong>un</strong>u kurutdu. Hepsi râhatca<br />

geçdiler. Mekkeye vardıklarında Kureyş arasında bu hâdiseleri<br />

anlatdılar. Muhammedin “sallallahü aleyhi ve sellem” şânı<br />

çok yüce olacakdır, dediler.<br />

¥ Hazret-i Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” on iki<br />

yaşında idi. Bir gün amcası Ebû Tâlib Şâma sefere çıkacakdı.<br />

Hazret-i Resûlullaha amcasının ayrılığı ağır geldi. Ey amca,<br />

beni burada kime bırakıp gideceksin. Annem yok, babam<br />

yok, dedi. Ebû Tâlib bu sözlerden çok duygulandı ve<br />

Onu da yanında Şâm seferine götürmeye karar verdi. Kardeşleri<br />

bu henüz çocukdur, sefere tâkat getiremez, dediler.<br />

B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine Ebû Tâlib endîşeye düşdü. Bir gün hazret-i<br />

Resûlü “sallallahü aleyhi ve sellem” ağlarken gördü. Niçin<br />

– 85 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!