22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

göz ağrısı için yapdığı ilâclardan verdi.<br />

¥ İbni Abbâs “radıyallahü anh” şöyle rivâyet etmişdir:<br />

Kâ’benin yanına Abdülmuttalib için bir minder koyarlar idi.<br />

Abdülmuttalibe hürmeti ve saygısından dolayı kimse o minderin<br />

üzerine oturmazdı. Oğulları etrâfında otururlardı. Abdülmuttalib<br />

de o minderin üzerine otururdu. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” çocukluğ<strong>un</strong>da bir gün o minderin<br />

üzerine oturmak istedi. Amcaları mâni’ oldular. Abdülmuttalib<br />

onlara (o yavrucuğuma dok<strong>un</strong>mayın. İstediği yere<br />

oturs<strong>un</strong>. Vallahi On<strong>un</strong> şânı çok yüce olacakdır. Görüyorum<br />

ki, bir gün gelecek, o sizin seyyidiniz, efendiniz olacak. On<strong>un</strong><br />

alnında bir nûr görüyorum ki o nûr serverlik, ya’nî peygamberlik<br />

nûrudur) dedi. Sonra oğullarından Abdüllah ile aynı<br />

anneden olan Ebû Tâlibe döndü ve bu oğlum<strong>un</strong> önünde büyük<br />

işler vardır, Onu gözetiniz dedi. Dedesi Abdülmuttalib<br />

Onu boyn<strong>un</strong>da taşır ve Kâ’beyi tavâf ederdi. Putları sevmediğini<br />

bildiği için, tavâf ederken onlara yaklaşdırmazdı. Abdülmuttalib<br />

seksen iki yaşında ve bir rivâyete göre de yüzon<br />

yaşında vefât etdi. Ebû Tâlib, babasının vasıyyeti üzerine<br />

hazret-i Muhammedi “sallallahü aleyhi ve sellem” himâyesine<br />

alıp, yanında barındırdı. On<strong>un</strong>la çok iyi ilgilenmesi meşhûrdur.<br />

¥ Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” dedesi<br />

Abdülmuttalibin yanında kalıyor idi. O vefât edince amcası<br />

Ebû Tâlibin yanında kaldı. Bu sırada sekiz yaşında idi.<br />

Ebû Tâlib Onu çok severdi. Ebû Tâlibin âilesi, birlikde veyâ<br />

ayrı ayrı yemek yidiklerinde doymazlardı. Hazret-i Muhammed<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” ile birlikde yidikleri zemân<br />

doyarlardı. Ebû Tâlib, âile fertlerine yemek verdiği zemân,<br />

onlara sabr edin, bekleyin, Muhammed “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” sofraya oturs<strong>un</strong>, derdi. Çünki, O onlarla birlikde yimeğe<br />

başlayınca, hepsi az bir yemekle doyarlardı ve On<strong>un</strong><br />

bereketiyle yemek artardı. Meselâ bir içimlik süt olsaydı, önce<br />

Muhammed aleyhisselâm içerdi. Sonra onlara verirdi.<br />

Hepsi süde kanardı. Ebû Tâlib Ona, ey oğul! Sen çok mubâreksin,<br />

derdi.<br />

– 84 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!