Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
dim. Bu sözü işitince Safâ tepesi tarafına çıkdım. Bir gürültü<br />
vardı. Sanki bütün kuşlar ve hayvanlar Mekkede bir yere<br />
toplanmışlardı. Sonra Âminenin evine gitdim. Kapı kilitli<br />
idi, açın diye bağırdım. İçerden Âmine, ey baba! Muhammed<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” doğdu, dedi. Getir göreyim,<br />
dedim. Müsâade yok, birisi geldi ve ey Âmine, sakın bu<br />
çocuğu üçgün kimseye gösterme, dedi diye cevâb verdi. Kılıcımı<br />
çekip içeri girmek istedim. Karşıma eli kılıçlı ve yüzü<br />
örtülü birisi çıkdı. Ey Abdülmuttalib, geri dön melâike-i mukarrebîn<br />
ve sükkân-ı ıllıyyîn tor<strong>un</strong><strong>un</strong>u ziyâret edinceye kadar<br />
girme, dedi. Vücûduma bir titreme geldi ve elimden kılıç<br />
düşdü. Dışarı çıkdım. Bu hâdiseyi Kureyş halkına anlatmak<br />
istedim. Fekat üç gün dilim tutuldu. Kimseye birşey<br />
söyleyemedim.<br />
¥ Mücâhid “radıyallahü teâlâ anh” demişdir ki: İbni Abbâsdan<br />
“radıyallahü anhümâ” Resûlullahın “sallallahü aleyhi<br />
ve sellem” emzirilmesi husûs<strong>un</strong>da, kuşların ve diğer canlıların<br />
münâkaşa edip-etmediklerini sordum. İnsanlardan başka<br />
bütün canlılar, Onu emzirmek için nizâ’, münâkaşa etdiler,<br />
dedi. Çünki, O doğ<strong>un</strong>ca; Ey canlılar! Muhammed “sallallahü<br />
aleyhi ve sellem” doğdu. Onu emzirene ne mutlu diye<br />
bir nidâ geldi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine bu husûsda bütün canlılar münâkaşaya<br />
tutuşdu. Sonra; Onu insanlardan birinin emzirmesi<br />
takdîr ol<strong>un</strong>muşdur diye bir nidâ geldi. Üç gün sonra Ebû<br />
Lehebin câriyesi Süveybe hât<strong>un</strong>, Halîme hât<strong>un</strong> gelinceye kadar<br />
dört ay emzirdi.<br />
¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin<br />
doğduğu gece, Îrân kralı (Kisrânın) serâyı sallandı ve ondört<br />
burcu yıkıldı. Fârisin (mecûsîlerin) bin seneden beri hiç sönmeden<br />
yanan ateşi söndü. Sâve gölünün suyu yere çekilip<br />
kurudu. Mecûsîlerin meşhûr âlimi Mü’bedân rü’yâsında,<br />
serkeş develerin önlerine katdığı atları öldürüp, Dicle nehrini<br />
geçdiklerini ve memleketlerine dağıldıklarını gördü. Kisrâ,<br />
serâyının sallanmasından ve burçlarının yıkılmasından<br />
çok korkdu. Kimseye bildirmek istemedi. Fekat sabâhleyin<br />
tahtına otur<strong>un</strong>ca sabr edemeyip bu hâdiseyi vezîrlerine ve<br />
– 69 –