22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hemen evine döndü. Hanımı Berreyi Abdülmuttalibin evine<br />

gönderip, kızı Âmineyi Abdüllaha vermek istediğini bildirdi.<br />

Abdülmuttalib şöyle dedi: Öyle bir kızı teklîf etdiniz<br />

ki, ondan başkası Abdüllaha münâsib ve lâyık değildir.<br />

Memnûniyyetle kabûl etdi. Zîrâ hazret-i Âmîne Kureyşin<br />

en güzel ve en nâmûslu kızı idi. Ona Kureyşin seyyîdesi derlerdi.<br />

Böylece Abdüllah ile Âminenin nikâhları yapılıp evlendiler.<br />

¥ Hazret-i Abdüllah, hazret-i Âmine ile evlendikden sonra,<br />

bir müddet dahâ alnındaki nûr parladı. Alnındaki nûrdan<br />

dolayı Abdüllahın güzelliği her tarafda duyulmuşdu. Şâm<br />

pâdişâhının Fâtıma adında çok güzel ve meşhûr bir kızı vardı.<br />

Abdüllahın nûr<strong>un</strong>a sâhib olmak için hizmetcileri ile birlikde<br />

Mekkeye gitdi. Kâ’benin çevresinde birkaç gün bekledikden<br />

sonra, hazret-i Abdüllahı gördü. Alnındaki nûr parlıyordu.<br />

Dayanamayıp evlenmeyi teklîf etdi. Abdüllah, babam<br />

Abdülmuttalibe sorayım, izn verirse evleniriz, dedi. O<br />

gece, Abdüllahın alnındaki nûr hazret-i Âmineye geçdi. Sabâhleyin<br />

babası Abdülmuttalibe Şâm pâdişâhının kızı Fâtımanın<br />

kendisiyle evlenmek istediğini söyledi. Babası da izn<br />

verdi. Hazret-i Abdüllah o kızın yanına gidip, babasının nikâhlanmalarına<br />

izn verdiğini söyledi. Fâtıma Abdüllahın alnındaki<br />

nûru göremeyince, bir âh çekdi ve alnındaki nûru<br />

başkaları almış. Artık aramızda bir evlenme arzûsu kalmadı<br />

dedi ve çok üzüntülü bir hâlde Şâma döndü.<br />

¥ Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ” şöyle rivâyet<br />

etmişdir: Abdülmuttalib, oğlu Abdüllahı evlendirmek istediği<br />

sıralarda, Fâtıma Hasâmiyye adında kâhine bir kadına<br />

rastladılar. Kadın Abdüllahın alnındaki nûru görünce, benimle<br />

hemen evlenirsen, sana yüz deve veririm, dedi. Abdüllah<br />

nikâhsız istiyorsan olmaz. Nikâhlı istiyorsan bekle düşüneyim,<br />

sonra gelirim dedi. Oradan ayrıldılar. Hazret-i Abdüllah,<br />

hazret-i Âmine ile evlendikden bir müddet sonra, o<br />

kâhine kadınla karşılaşdı. Alnındaki nûr<strong>un</strong> kaybolduğ<strong>un</strong>u<br />

gördü ve hazret-i Âmine ile evlendiğini öğrendi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine<br />

şöyle dedi: Ben fâhişe bir kadın değilim. Alnındaki nû-<br />

– 63 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!