22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

her tarafını dolduran bir şehâdet ile şehâdet ederim.<br />

Allahım! İnsanların ve cinlerin tâati, cismânî ve rûhânî<br />

âlemde bul<strong>un</strong>anların ibâdetleri, Senin ihtiyâcsızlığın, sonsuz<br />

kudretin yanında beyhûde bir sedâdır. Lâkin, bu za’îf ve gönlü<br />

kederli kulların inlemesi ve muhabbet çimeninde öten bülbüllerin<br />

iştiyâklı sesleri Senin katında dahâ kıymetlidir. İlâhî!<br />

Her ne kadar cürüm ve isyânımızın sonu yok ise de, Senin<br />

rahmet ve gufrân denizin de sınırsızdır. Ma’siyyet ateşi âlemi<br />

tutuşdursa, Senin rahmetinin bir damlası onu söndürür. Cihânı<br />

zulmet bulutu kaplasa, Senin inâyet rüzgârının bir nefeslik<br />

esmesi ile dağılır, gider. Kâinâtı zulmet bulutu kaplasa, Senin<br />

hidâyet güneşinin bir zerresi o perdeyi kaldırır.<br />

İlâhî! Senin hayât verdiğin gönlü kimse öldüremez. Senin<br />

yakdığın çırağı kimse söndüremez. Senin muhabbet cezben<br />

nasîb olan kimse, Senin sevdiğin olur. Senin haşmetinin bir<br />

parıltısına kavuşan hayrete düşer.<br />

İlâhî! Senin makbûlün olan bir azîzin eli kılıç gibi kesdi.<br />

Cevher cânı safâ nûru ile doldu. Senin red etdiğin sultânın eli<br />

tutuldu. Hevâ yol<strong>un</strong>a düşüp, perîşan oldu.<br />

İlâhî! Bütün âleme rahmet etsen, cenâbından bir zerre<br />

noksan olmaz. Lâkin hikmetinin sırrına ermek için, akla imkân<br />

yokdur. İlâhî! Riyâ ateşinden kalbi kurtarıp, muhlîs eyle.<br />

Bu kalbi muhabbet potanda, inâyet cevherin ile hâlis altın<br />

eyle. İlâhî! Her ne kadar, cürmüm çok ise de, Habîbin<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” hurmetine afv eyle! Lutfüne lâyık<br />

olanı ihsân eyle. İlâhî! Cân-ı müştak ayrılık ateşini duymaz.<br />

Susamış gönül, kavuşmanın hâsıl edeceği zevki duymaz.<br />

İlâhî! Bu ne ateş dolu bir içecekdir ki, divânelik mayası<br />

ve susuzluk sermâyesidir. İlâhî! Bu nasıl sınırsız bir susuzlukdur<br />

ki, yüzbin okyânus [deryâ] içilse, aynen kalıp, susuzluk<br />

gitmiyor. İlâhî, bu ne devâmlı kalan bir bardak ki, b<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

doldurucusu, vaslın iştiyâkıdır. İlâhî, bu ne te’sîr edici bir sâkîdir<br />

ki, s<strong>un</strong>dukca, içecek devâmlı kalıyor. İlâhi, bu işde akl<br />

şaşkındır. Şöyle ki, hüsnünün güneşi meydânda iken, gizlidir,<br />

görünmez. Bu parlıyan nasıl bir nûrdur ki, gözler onu gör-<br />

– 6–

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!