Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Na’îmin haberini alıp yanımıza geldiler. Ka’b “radıyallahü<br />
anh” o kitâbı onlardan birine verip, oku dedi. Yehûdî okudu.<br />
Kitâbın son<strong>un</strong>a doğru gelince kızıp kitâbı yere atdı.<br />
Na’îm kızarak kitâbı yerden aldı. Bu kitâb çok eskidir. Son<strong>un</strong>a<br />
kadar okumazsanız sizi bırakmam, dedi. Birisine okutdu.<br />
Kitâbın son<strong>un</strong>da, “Bir kimse islâm dîninden başka bir din seçerse<br />
kabûl edilmez ve âhıretde hüsrâna düşenlerden olur.”<br />
cümlesi yazılı idi. O gün yehûdî âlimlerinden kırkiki kişi<br />
müslimân oldu. Mu’âviye “radıyallahü anh” onlara hediyyeler<br />
verdi.<br />
¥ Abdüllah bin Ömer “radıyallahü anhümâ” şöyle rivâyet<br />
etmişdir: Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü anh”<br />
Kadsiyede bul<strong>un</strong>an Sa’d bin Ebî Vakkâsa “radıyallahü anh”<br />
bir mektûb yazarak, Mu’âviye-i Ensârînin oğlu Nadlayı “radıyallahü<br />
anhüm” Irakda Halvana göndermesini istedi. B<strong>un</strong><strong>un</strong><br />
üzerine Sa’d bin Ebî Vakkâs, Nadlayı Irakda Halvana<br />
gönderdi. Nadla Halvanı alıp, çok esîr ve ganîmet elde etdi.<br />
İkindi vakti bir dağın eteğine indi. Ezân okumaya başladı.<br />
“Allahü Ekber” deyince dağdan, “Tekbîrin büyük ols<strong>un</strong> yâ<br />
Nadla!” diye bir ses geldi. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah” deyince,<br />
“İhlâsı söyledin yâ Nadla!” diye bir ses geldi. “Eşhedü<br />
enne Muhammeden Resûlullah” deyince; “O dîni ve O peygamberi<br />
bana Îsâ aleyhisselâm müjdeledi. O din, O peygamberin<br />
ümmetinde kıyâmete kadar bâkî kalır,” diyen bir ses<br />
işitdi. “Hayye ales salâh” deyince, “Devâmlı nemâza giden<br />
ve devâmlı nemâz kılan kimselere müjdeler ols<strong>un</strong>” diye bir<br />
ses geldi. “Hayye alel felâh” deyince, “Bu da’vete icâbet<br />
eden felâh bulur” diye bir ses geldi. “Allahü ekber” deyince,<br />
“İhlâsın hepsini temâmladın yâ Nadla!” diye bir ses geldi.<br />
Ezân bitince; Allah sana rahmet etsin! Sesini duyuyoruz,<br />
kendini de göster. Zîrâ biz Allahü teâlânın kulları ve Resûlünün<br />
ümmetiyiz ve Ömer bin Hattâbın cemâ’atiyiz, dedik.<br />
B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine âniden dağ yarıldı ve içinden büyük bir insan<br />
başı göründü. Saçlı, ak sakallı, yünden iki eski hırka giymiş<br />
birisiydi. Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü,<br />
dedi. Biz de ve aleykesselâm ve berekâtühü diye cevâb ve-<br />
– 55 –