22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nan bir mum<strong>un</strong> yanından geçse, eteğinin rüzgârı mumu<br />

söndürmez. Kuru kamışlar üzerinde yürüse, ayağının sesi<br />

duyulmaz. Kendisinden sonra ümmeti, emr-i ma’rûf ve<br />

nehy-i münker yaparak doğru yolu gösterirler. Ümmeti nemâz<br />

kılar, zekât verir, sözlerinde dururlar. Bu benim ihsânımdır,<br />

dilediğime veririm. Ben çok büyük ihsân sâhibiyim)<br />

buyurdu.<br />

¥ Mu’âviye “radıyallahü anh” Abdüllah ibni Abbâsdan<br />

“radıyallahü anhümâ” Kureyş isminin nereden geldiğini sordu.<br />

Şöyle cevâb verdi: Kureyş; denizlerde yaşayan büyük bir<br />

canavardır. Her nereye uğrasa za’îf ve semîz hayvanları yir.<br />

Kendisi yinmez. Bütün hayvanlara gâlibdir. Mu’âviye “radıyallahü<br />

anh”, arab şâirlerinden b<strong>un</strong>dan bahs eden biri var mı<br />

diye sordu. Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anh” evet var<br />

dedi ve Cemhînin bir şi’rini okudu. Şi’r Resûlullahdan “sallallahü<br />

teâlâ aleyhi ve sellem” bahs ederek bitiyordu. Şi’r<br />

şöyledir:<br />

Kureyş, denizlerde yaşayan çok büyük bir hayvândır,<br />

B<strong>un</strong><strong>un</strong> için Kureyş kabîlesine Kureyş adı verilir.<br />

Saldırır her balığa za’îf semîz demez yir,<br />

Kureyş, bu balık gibi hattâ dahâ güçlüdür.<br />

Sür’atle saldırınca yener her kabîleyi,<br />

Onlardan bir Nebî, âhır zemânda öldürür çok düşmânı.<br />

¥ Mutrâf bin Mâlik şöyle anlatmışdır: Emîr-ül mü’minîn<br />

Ömerin “radıyallahü anh” halîfeliği sırasında Tüster feth e-<br />

dildi. Alınan ganîmet malları arasında bir sandık bulduk.<br />

İçinden bir kitâb çıkdı. Bizimle birlikde bul<strong>un</strong>an Na’îm adında<br />

bir nasrânî bu kitâbı bana satın dedi. Bu kitâbın ilâhî kitâblardan<br />

olabileceğini düşünerek sandığı satıp, kitâbı hediyye<br />

etdik. Mu’âviye “radıyallahü anh” zemânında Beyt-i<br />

Mukaddesde idim. Bir atlı gördüm ve Na’îme benzetdim.<br />

Sen Na’îm misin? diye sordum. Evet dedi. Hâlâ hıristiyanmısın<br />

dedim. Hâyır müslimân oldum, dedi. Berâber Şâma gitdik.<br />

Orada Ka’bül Ahbârla karşılaşdık. Sonra onu da alarak<br />

yine Beyt-i Mukaddese geldik. Yehûdî âlimleri Ka’b ve<br />

– 54 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!