22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

di. Simâ’ı bitirince, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri Tûr dağından<br />

aşağı inmek istedi. Kilisedeki râhibin bana cevâb veriniz<br />

diye yemîn verdiğini söyledik. Öyleyse on<strong>un</strong>la konuşalım.<br />

Belki Allahü teâlâ hidâyet verir de müslimân olur, dedi. Râhibi<br />

çağırdık. Yanımıza gelip, selâm verdi. Sonra bize içinizden<br />

hanginiz üstâddır, dedi. Hazret-i Cüneyd, b<strong>un</strong>ların hepsi<br />

üstâddır, dedi. Râhib, muhakkak ki içinizden biriniz en<br />

büyüğünüzdür, dedi. Biz Cüneyd hazretlerini göstererek,<br />

büyüğümüz bu zâtdır, dedik. Râhib, Cüneyd hazretlerine,<br />

bu yapdığınız iş (simâ’) dîninizde umûmî midir, husûsî midir,<br />

dedi. Hazret-i Cüneyd husûsîdir cevâbını verdi. Ne niyyetle<br />

simâ’ yaparsınız? diye sor<strong>un</strong>ca da, ümmîd ve ferâhlık için yaparız,<br />

dedi. Râhib, ne niyyetle sayha (coşup, bağırma) yaparsınız,<br />

dedi. Cüneyd hazretleri, Rabbimize kulluğumuz<strong>un</strong><br />

kabûlü için, dedi. Sonra da, nitekim Allahü teâlâ rûhlara<br />

“Ben sizin Rabbiniz değilmiyim” buyurduğ<strong>un</strong>da rûhlar,<br />

“Evet Rabbimizsin” demişlerdi, dedi. Râhib o ses nedir deyince,<br />

ebedî nidâdır dedi. Râhib ne niyyetle otururs<strong>un</strong>uz diye<br />

sor<strong>un</strong>ca, Allahü teâlâdan havf (korkmak) niyyetiyle otururuz,<br />

dedi. Râhib doğru söylüyors<strong>un</strong> deyip, kelime-i şehâdeti<br />

söyledi ve müslimân oldu. Cüneyd hazretleri râhibe, bizim<br />

doğru söylediğimizi nereden bildin, dedi. Râhib dedi ki:<br />

Ben Mesîh bin Meryeme inen İncîlde şöyle okudum: Muhammedin<br />

“aleyhisselâm” ümmetinin havâssının [seçilmişlerinin]<br />

elbiseleri hırka, yemekleri ekmek parçaları ve meskenleri<br />

bir odadır. Onlar Allahü teâlâya âşıkdırlar ve ancak<br />

On<strong>un</strong>la ferâhlık ve râhatlık bulurlar. Devâmlı Onu isterler.<br />

O râhib müslimân oldukdan üç gün sonra vefât etdi “rahmetullahi<br />

aleyh”.<br />

¥ Âmir oğullarından Evs bin Hârise ölmek üzere idi. Akrabâları<br />

yanında toplandılar. Gençliğinde evlenmedin. Mâlikden<br />

başka oğl<strong>un</strong> yokdur. Hâlbuki kardeşinin beş oğlu vardır,<br />

dediler. Evs şöyle dedi. Allahü teâlâ ateşi taşdan çıkarmağa<br />

kâdirdir. Benim neslimi de Mâlikden çoğaltır. Sonra<br />

yüzünü oğlu Mâlike döndü. Vasiyyetini yapdı ve son<strong>un</strong>da bir<br />

kaç beyt okudu. Son iki beyti şöyledir:<br />

– 52 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!