22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

duğu yer hurma dalı gibi sallandı. Bize bir adamı ile, sakın<br />

dinlerini bize hemen açıklamasınlar diye haber gönderdi.<br />

Sonra bizi serâya aldı. İçeri girince Herakl tahtına oturdu.<br />

Kırmızı elbiseler giymişdi. Bütün eşyâları da kırmızı idi.<br />

Rûm patrikleri de orada toplanmışdı. Melikin yanına yaklaşdık.<br />

Bize, birbirinize verdiğiniz gibi, bize neden selâm<br />

vermediniz, dedi. Biz de, birbirimize verdiğimiz selâmı size<br />

vermeyiz ve sizin birbirinize verdiğiniz selâmı da biz söylemeyiz,<br />

dedik. Sizin birbirinize verdiğiniz selâm nedir? diye<br />

sor<strong>un</strong>ca, “Esselâmü aleyküm”dür dedik. Büyüklerinize nasıl<br />

selâm verirsiniz, dedi. Yine aynı sözle dedik. Sonra sizin<br />

aranızda en büyük sözünüz nedir, dedi. “Lâ ilâhe illallah<br />

vallahü ekber”dir, dedik. Bu sırada içinde bul<strong>un</strong>duğumuz<br />

oda yine sallandı. Melik başını kaldırıp tavana bakdığında<br />

başı da sallanıyordu. Sonra bize dönüp, siz bu sözü büyüklerinizin<br />

yanında söyleyince bul<strong>un</strong>duğ<strong>un</strong>uz yerde böyle sallanma<br />

olur mu? dedi. Hayır sallanmaz. Biz böyle sallanmayı<br />

sâdece burada gördük diye cevâb verdik. Melik, isterdim<br />

ki bu sözü söylediğiniz her yerde böyle sallanma olsaydı, dedi.<br />

Niçin dedik. Çünki, o zemân bu sallanma peygamberlik<br />

alâmetlerinden olmazdı. Bir göz boyamacılık ve sihr olurdu,<br />

dedi.<br />

Sonra bize arzû etdiği birçok sorular sordu, cevâbını verdik.<br />

Abdestimizden, nemâzımızdan sordu, biz de cevâb verdik.<br />

Sonra bize iyi bir yer hâzırlatdı. Orada üç gün misâfir<br />

kaldık. Bir akşam bizi yanına çağırdı. Önceki sorduğu soruları<br />

tekrâr sordu. Biz de cevâblarını verdik. Sonra işâret etdi,<br />

bir sandık getirdiler. Sandığın dört köşesi altınla süslenmiş<br />

ve eskimiş birçok bölümleri vardı. Her bölümün kapağı<br />

ve üzerinde kilidi vardı. Bir bölümü açıp içinden siyâh renkli<br />

bir ipek parçası çıkardı. Bu ipeğin üzerinde bir insan resmi<br />

yapılmışdı. Kırmızı benizli, büyük gözlü, güler yüzlü,<br />

uz<strong>un</strong> boylu ve siyâh elbiseli idi. Fekat sakalı yokdu. Böyle<br />

bir kimseyi hiç görmemişdik. B<strong>un</strong>u tanır mısınız, kimdir, dedi.<br />

Biz hâyır bilmiyoruz dedik. Melik, bu Âdemin “aleyhisselâm”<br />

resmidir, dedi. Sonra sandıkdan başka bir bölmeyi<br />

– 49 – Şevâhid-ün Nübüvve - F:4

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!