22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yan benden bu kötü koku sebebiyle kaçsın, dedi. Bir diğeri,<br />

eğer Kur’ân-ı kerîm mahlûk değilse, Allah beni karanlık<br />

bir yerde helâk etsin, dedi. Bir başkası, eğer Kur’ân-ı<br />

kerîm mahlûk değilse, Allahü teâlâ beni denizde boğs<strong>un</strong>,<br />

dedi. Vâsık ise, eğer Kur’ân-ı kerîm mahlûk değilse, Allahü<br />

teâlâ benim vücûdumu dünyâda da âhıretde de yaksın,<br />

dedi.<br />

Hâlife Mütevekkil b<strong>un</strong>ları anlatdıkdan sonra, b<strong>un</strong>ları hâtırladım<br />

ve işte gülmemin sebebi budur, dedi.<br />

Kur’ân-ı kerîm mahlûkdur diyerek, sapık inançlarında ısrâr<br />

eden ve Allahü teâlâ ile ahd edenlerin herbiri söyledikleri<br />

gibi oldu. Ahd etdikleri şey başlarına geldi. İbni Ebî Dâvüd<br />

felç oldu. Diğer kimsenin vücûd<strong>un</strong>u demir çiviler ile çivilediler.<br />

Biri ölüm hastalığında terledi. Bu ter öyle fenâ<br />

kokdu ki, hiç kimse yanına yaklaşamadı. Her ne kadar güzel<br />

koku ve buhûr yapdılar ise de, fâide vermedi. Birisine ise<br />

bir arşın yüksekliğinde bir yer yapdılar, on<strong>un</strong> içinde öldü.<br />

Bir diğeri Dicle nehrinde boğuldu. Vâsık ise hastalandı. Tabîbler<br />

on<strong>un</strong> hakkında şu karara vardılar. Vâsık için, zeytin<br />

ağaçlarıyla içi temâmen kor ol<strong>un</strong>caya kadar bir tandır yakmalı,<br />

sonra tandırı boşaltıp içini kepek ile doldurmalı ve Vâsık<br />

bu tandırda üç sâat yatmalıdır. Tandırdan çıkınca hava<br />

kendisine te’sîr edip ağrıları fazlalaşacağından, yine tandıra<br />

girmeyi isteyecekdir. Tandıra koymazlarsa ölebilir, dediler.<br />

Tabîblerin söylediği gibi, bir tandır hâzırlayıp, Vâsıkı içine<br />

yatırdılar. Onu tandırdan çıkardıkları zemân, sığır gibi feryâd<br />

ederek beni tandıra bırakın, dedi. Âilesi ve hizmetcileri<br />

ona acıyıp yine tandıra koydular. Sesi kesildi. Vücûd<strong>un</strong>da<br />

meydâna gelen kabarcıklar çatladı. Vücûdu kömür gibi oldu.<br />

Onu tandırdan bir dahâ dışarı çıkardıklarında derhâl öldü.<br />

Biliniz ki islâmiyyete muhâlif olanların düşdükleri kötü<br />

akîbetler ve uğradıkları cezâlar o kadar çokdur ki, yazmakla<br />

ve anlatmakla bitmez. Her devrde, her diyârda nice kuvvetli<br />

fısk ve fücûr erbâbı, zâlim ve zorba olan ve sünnet-i nebeviyyeden,<br />

Muhammed aleyhisselâmın dîninden uzaklaşan<br />

– 446 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!