22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

orada bir yerde konakladılar. Yanlarına bir ceylân geldi. İçlerinden<br />

biri ceylânı ayağından yakaladı. Arkadaşları her ne<br />

kadar salıver dedilerse de, güldü ve bırakmadı. Ceylân korkus<strong>un</strong>dan<br />

küçük ve büyük abdestini bozdu. Sonra onu bırakdı.<br />

O şahs öğle vakti uyudu. Bir yılan gelip, karnının üzerine<br />

çöreklendi. Arkadaşları ona, sakın hareket etme, karnının<br />

üzerinde yılan var diye, bağırdılar. O şahs korkus<strong>un</strong>dan<br />

altına büyük ve küçük abdestini yapıncaya kadar, yılan üzerinden<br />

ayrılmadı. Böylece ceylâna yapdığının cezâsını gördü.<br />

Yine İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” şöyle anlatmışdır:<br />

Bir gurub insan, Hârem-i şerîfde bir ağacın gölgesinde<br />

konaklamışlardı. Ekmekleri ve yemekleri yokdu. İçlerinden<br />

birisi ok<strong>un</strong>u alıp, bir ceylân avladı. Ateş yakıp ceylânın<br />

etini pişirdiler. Et pişirdikleri her tencerenin altından büyük<br />

bir ateş çıkıp onları yakdı. Ateş, elbiselerine, mâllarına ve<br />

gölgesinde oturdukları ağaca zarar vermedi.<br />

Mu’tezile fırkasının uğradıkları cezâlar:<br />

İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh”, Selefden birinden<br />

şöyle nakl etmişdir: Benim bir komşum vardı. Kur’ân-ı<br />

kerîmi ezberlemişdi. Bir gün bir şahsla münâkaşa ederken,<br />

eğer Kur’ân-ı kerîm mahlûk değilse, Allahü teâlâ on<strong>un</strong><br />

âyetlerini kalbimden silsin, dedi. Gece uyuy<strong>un</strong>ca, Allahü teâlâ<br />

on<strong>un</strong> kalbinden Kur’ân-ı kerîmin âyetlerini sildi. Sabâhleyin<br />

kalkdığında, Kur’ân-ı kerîmin ne olduğ<strong>un</strong>u bile <strong>un</strong>utmuşdu.<br />

Ona Kur’ân-ı kerîm oku, derlerdi. Dilini oynatırdı,<br />

ağzından sesler çıkardı. Fekat ne söylediğini kimse anlamazdı.<br />

Âilesi ve yakınları on<strong>un</strong> bu hâlinden utanırlardı. Son<strong>un</strong>da<br />

onu boğdular ve öldü.<br />

İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh”, Selefden birinin<br />

şöyle anlatdığını nakl etmişdir: Annemin babası kabr azâbına<br />

inanmazdı. Her ne kadar münâzara edildiyse de, bu düşünceden<br />

vazgeçmedi. Bir gece on<strong>un</strong>la aynı odada uyumuşdum.<br />

Gece ızdırâbla âniden beni çağırarak uyandırdı. Kalk<br />

çırayı yak, dedi. Kalkıp çırayı yakıp, getirdim. Ayağımın ta-<br />

– 444 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!