22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yerde cenâze vardı. On<strong>un</strong> için kabr kazıyorlardı. Onlara<br />

yardım ederim diye, yanlarına gitdim. O sırada saçı sakalı<br />

ağarmış, hoş kokulu bir ihtiyâr, beyâz bir merkebe binmiş<br />

olduğu hâlde oraya geldi. Bu cenâze kimindir, diye sordu.<br />

Bir müslimânın cenâzesidir, dediler. B<strong>un</strong><strong>un</strong> yakını var mı,<br />

diye sordu. Bir kişiyi göstererek, bu on<strong>un</strong> kölesidir, dediler.<br />

Köleye, senin efendin hiç bir kavme reîs oldu mu veyâ sultânların<br />

yapdığı bir iş yapdı mı, diye sordu. Köle onu bilmem,<br />

yalnız bu kimse ganîmetlere hıyânet ederdi, dedi. Ak<br />

saçlı ihtiyâr, b<strong>un</strong><strong>un</strong> nemâzını kılmayınız, dedi. Biz nemâzını<br />

kılmak için kalkdık. O ihtiyâr zât, bizden yüz çevirip gitdi.<br />

Onu bir dahâ göremedik. Meyyiti kabre koyduk. Kabrde bir<br />

kazma <strong>un</strong>utmuşuz. Köle, ben bu kazmayı emânet almışdım.<br />

Defnden sonra geri verecekdim, dedi. Kazmayı almak için<br />

kabri açdık ve defn etdiğimiz şahsı kabrde oturmuş, kazmanın<br />

halkası boyn<strong>un</strong>a geçmiş ve kazmanın sapını eline almış<br />

vaziyyetde gördük. Onu o hâliyle bırakdık. Kazmanın sâhibine<br />

durumu haber verdik. O da bizim gördüğümüz hâli<br />

gördü.<br />

Yine İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” bir kimseden<br />

şöyle rivâyet etmişdir: Hac günlerinden bir gün, Mekke<br />

mahâllelerinden birinde dolaşıyordum. Mekke halkının bir<br />

yere toplandığını gördüm. Ben de oraya gitdim. Yer, siyâh<br />

bir kimseyi içine çekip yutuyordu. Halk, kazma ve kürekle,<br />

on<strong>un</strong> yere batmasını önlemeğe çalışıyordu. Ancak mâni’ olamıyorlardı.<br />

Ondan ümmîdi kesdiler. Halk, sen ne kötü amel<br />

işledin de, bu cezâya müstehak old<strong>un</strong>, söyle de biz onu yapmayalım,<br />

dediler. Siyâh kimse hiç cevâb vermedi. Yer onu<br />

kalçasına kadar yutdu. Ağlıyordu. Halk ona ısrârla, sen ne<br />

kötü amel işledin de, bu cezâya müstehak old<strong>un</strong>? Söyle de<br />

başkalarına nasîhat ve ibret ols<strong>un</strong>, dediler. O kimse yine hiç<br />

cevâb vermedi. Göğsüne kadar yere batınca şöyle dedi: Ben<br />

Hârem-i şerîfin güvercinlerini yakalayıp, keserek yimeği<br />

âdet hâline getirmişdim.<br />

İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” şöyle nakl etmişdir:<br />

Bir gurub insan hacca gidiyordu. Hâreme ulaşıp,<br />

– 443 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!