22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

EBÛ MU’ÂVİYE EL-ESVED “rahmetullahi aleyh”<br />

Sözüne güvenilir bir kimse şöyle anlatmışdır: Tarsûsda<br />

Ebû Mu’âviyenin “rahmetullahi aleyh” ziyâretine gitmişdim.<br />

Gözleri kapanmışdı, göremiyordu. Dıvârda asılı bir<br />

Kur’ân-ı kerîm gördüm. Allahü teâlâ sana rahmet etsin.<br />

Gözlerin görmediği hâlde, bu Kur’ân-ı kerîm orada niçin<br />

duruyor, dedim. Ben hayâtda olduğum müddetçe, kimseye<br />

anlatmaman şartıyla, bir şey söyliyeyim dedi ve şöyle söyledi:<br />

Ne zemân Kur’ân-ı kerîm okumak istesem gözlerim<br />

açılır, okurum. Okumam bitince gözlerim yine kapanır.<br />

B<strong>un</strong><strong>un</strong> böyle olduğ<strong>un</strong>u görenler, o Kur’ân-ı kerîmi açınca<br />

gözleri açılır. Kapatınca da gözleri görmez olurdu, demişlerdir.<br />

Büyüklerden bir zât şöyle anlatmışdır: Bir yolculukda<br />

idik. Bir yerde konakladık. Orada beyâz bir yılan ölüsü gördük.<br />

(On<strong>un</strong> cinnîlerden olduğ<strong>un</strong>u düşünerek) bu müslimân<br />

biri (bir cinnî) olabilir diyerek, üzerine biraz su döküp toprağa<br />

gömdük. O gece bir ses duyduk. Fekat seslenenleri göremedik.<br />

Bize şöyle diyorlardı: Allahü teâlâ size rahmet etsin.<br />

O müslimân için yapdığınızı gördük. İsterseniz size ilâc öğretelim,<br />

kendinizin ve başkalarının tedâvisinde kullanırsınız.<br />

İsterseniz su ihtiyâcınızı karşılayalım ve develerinizi otlatalım,<br />

dediler. Biz su ihtiyâcımızın karşılanmasını ve develerimize<br />

bakılmasını istedik. Konakladığınız her yerde, su kablarını<br />

develerinizin boyn<strong>un</strong>a takın, develeriniz otlamakdan<br />

döndüğünde, boy<strong>un</strong>larında kablarınızı su ile dolu bulurs<strong>un</strong>uz,<br />

dediler. Bir menzîle konduk. Su kablarımızı develerin<br />

boyn<strong>un</strong>a asıp, develeri serbest bırakdık. Akşam develer karınları<br />

doymuş hâlde geldiler. Boy<strong>un</strong>larına asdığımız kablarımız<br />

da su ile dolu idi. O yolculuğumuzda konakladığımız<br />

her yerde böyle oldu.<br />

Allahü teâlâ, bu büyük âlimlerin ve yakîn derecesine kavuşmuş<br />

olan yüce zâtların “rıdvânullahi aleyhim ecma’în ilâ<br />

yevmiddîn” yüksek menkıbelerini ve üstün hâllerini kısaca<br />

yazmağı nasîb etdi. Şübhesiz ki o büyüklerin kerâmetleri,<br />

hârikul’âde hâlleri o kadar çok ve meşhûrdur ki, bu anlatı-<br />

– 439 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!