22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

görmemişdir, demişdir.<br />

Gözleri görmeyen bir kimse, Abdüllah bin Mubârek hazretlerinin<br />

huzûr<strong>un</strong>a gidip, benim için düâ ediniz de, Allahü<br />

teâlâ gözlerimi açsın, görür hâle getirsin, dedi. Ayağa kalkıp<br />

düâ etdi. O şahsın gözleri açılıp, görmeğe başladı. Selefden<br />

bir zât, ben o şahsı gözleri görmez iken de, gözleri görmeğe<br />

başlayınca da gördüm, demişdir.<br />

Abdüllah bin Mubârek “rahmetullahi aleyh”, ölüm hastalığında<br />

hizmetcisine, şübhesiz ki bu gece vefât edeceğim.<br />

Şu kitâblarımı götür nehre at gel, buyurdu. Hizmetci kitâbları<br />

alıp gitdi. Fekat atmağa kıyamadı, geri geldi. Hizmetcisine,<br />

kitâbları nehre atdın mı, dedi. O da atdım, dedi. Ne alâmet<br />

gördün, dedi. Hiçbir alâmet görmedim deyince, sen onları<br />

atmamışsın! Haydi onları at gel, buyurdu. Hizmetci şöyle<br />

demişdir: Kitâbları götürüp nehre atınca, Hane ırmağından<br />

göğe doğru bir nûr yükseldiğini gördüm. Huzûr<strong>un</strong>a dönünce,<br />

ne yapdın diye sor<strong>un</strong>ca, emrinizi yerine getirdim, dedim.<br />

Ne gördün, dedi. Irmakdan gökyüzüne doğru yükselen<br />

bir nûr gördüm deyince, evet şimdi söylediğimi yerine getirmişsin,<br />

buyurdu. Sonra buyurdu ki: Bu gece vefât edeceğim.<br />

Cenâzemi yıka, ihrâm olarak bağladığım bezleri bana kefen<br />

yap, insanlar toplanmadan önce beni defn ediniz. Vasıyyetini<br />

aynen yerine getirdik. Cenâzesini dışarı çıkarınca, bakdım<br />

ki ırmağın üzerinde uzakdan bir kayık gözükdü. O kayıkdan<br />

bir gurub insân inip, yanımıza geldiler ve Elhamdülillah cenâzeye<br />

yetişdik, dediler. Cenâze nemâzını kılıp defn etdik.<br />

Kayıkla gelen kimselere bu vefât haberini duyd<strong>un</strong>uz mu diye<br />

sordum. Onların rehberi durum<strong>un</strong>da olan bir ihtiyâr zat<br />

dedi ki: Rü’yâmda bu civârda bir zâtın vefât etdiğini, her kim<br />

on<strong>un</strong> cenâze nemâzında bul<strong>un</strong>ursa, Allahü teâlânın ona<br />

Cenneti nasîb edeceğini söylediler. Hemen bu kayığı kirâladık<br />

ve cenâze nemâzına yetişdik. [Buyururdu ki, (Edeb nedir?<br />

Âlimler, çeşidli ta’rîf etmiş. Bence edeb, kişinin nefsini<br />

tanımasıdır.) (Birinin bir lira hakkını ödemek, bin lira sadaka<br />

vermekden dahâ iyidir. Çalışıp kazanmak, tevekkülü bozmaz)]<br />

– 438 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!