22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

on<strong>un</strong> ameli ne idi, neler gördün, diye sorduk. Dedi ki, elli senedir<br />

geceleri nemâz kılarak ihyâ ederdi. Seher vakti ol<strong>un</strong>ca:<br />

Allahım! Eğer kullarından bir kimseye kabrinde nemâz kılmağı<br />

ihsân etdiysen, bana da nasîb et diye düâ ederdi. Allahü<br />

teâlânın on<strong>un</strong> düâsını kabûl buyurmaması keremine lâyık<br />

değildir, dedi.<br />

EBÛ HALÎM HABÎB BİN SÂLİM RÂÎ<br />

“rahmetullahi aleyh”<br />

Selmân-ı Fârisînin “radıyallahü anh” sohbetine kavuşmuşdur.<br />

Koy<strong>un</strong>ları vardı. Onları Fırat nehri kenârında otlatırdı.<br />

Uzlet üzere, insanlardan uzak yaşardı.<br />

Meşâyıhdan bir zât şöyle anlatmışdır: Bir gün on<strong>un</strong> yanına<br />

uğramışdım. Nemâz kılıyordu ve koy<strong>un</strong>larını kurtlar otlatıyordu.<br />

Kendi kendime, bu ihtiyâr zâtı ziyâret edeyim,<br />

büyüklüğünü görürüm, diyerek bekledim. Nemâzını bitirince<br />

selâm verdim. Ey oğul niçin geldin, dedi. Ziyâret için geldim,<br />

dedim. Allahü teâlâ sana hayrlar versin, dedi. Efendim,<br />

kurtlarla koy<strong>un</strong>ları bir arada görüyorum deyince, koy<strong>un</strong>ları<br />

güden Allahü teâlâ ile berâberdir de, on<strong>un</strong> için böyledir, buyurdu.<br />

Ağaçdan bir kabı vardı. O çanağı bir taşın altına tutdu.<br />

Taşdan biri süt, biri bal olmak üzere iki çeşme akmağa<br />

başladı. Efendim, bu dereceye ne ile kavuşd<strong>un</strong>uz, dedim.<br />

Muhammed Mustafâya “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’<br />

olmakla kavuşdum, dedi. Sonra ey oğul, Mûsâ aleyhisselâmın<br />

kavmi ona muhâlefet etdiği hâlde, hâre taşı onlara su<br />

verdi. Derecesi Mûsâ aleyhisselâmdan yüksek olan Muhammede<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ oldukdan sonra, taş<br />

bana süt ve bal vermez mi, dedi. Bana nasîhat et, dedim.<br />

Kalbini hırs kutusu ve mi’deni harâm kabı yapma! İnsânoğlu<br />

bu ikisinden helâk olur. Bu ikisine dikkat eden kurtulur,<br />

buyurdu.<br />

HASEN-İ BASRÎ “rahmetullahi aleyh”<br />

Tâbi’înin büyüklerindendir. Hazret-i Ömerin “radıyallahü<br />

anh” halîfeliğinin bitmesine iki sene kala doğdu. Eshâb-ı<br />

– 432 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!