22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

irimiz için o taşdan bir yaprak bitirirdi. Onu yirdik, yemek<br />

ve su yerini tutardı. Gemi gelip, bizi oradan alıncaya kadar<br />

böyle devâm etdi.<br />

EYYÛB SAHTİYÂNÎ “rahmetullahi aleyh”<br />

Basrada yaşayan tâbi’înin büyüklerinden idi. [131 [m.<br />

748]de vefât etdi.] Hasen-i Basrî “rahmetullahi aleyh”, Basra<br />

ehlinin gençlerinin seyyidi, Eyyûb Sahtiyânîdir, demişdir.<br />

Abdülvâhid bin Zeyd şöyle anlatmışdır: Eyyûb Sahtiyânî<br />

“rahmetullahi aleyh” ile Hira dağında idik. Ben çok susadım.<br />

O kadar ki, hâlimi yüzümden anlayıp, sana ne oldu, dedi.<br />

Susuzlukdan öleceğim diye korkuyorum, dedim. Her ne<br />

yaparsam gizli tutabilir misin, dedi. Gizlerim dedim. Sonra<br />

kendisi hayâtda olduğu müddetçe, kimseye söylemiyeceğime<br />

dâir yemîn etdirdi. Ayağını Hira dağına vurdu. Su çıkdı.<br />

Kanıncaya kadar içdim ve biraz da götürdüm. B<strong>un</strong>u o hayâtda<br />

iken kimseye anlatmadım.<br />

SÂLİM BENÂNÎ “rahmetullahi aleyh”<br />

Basralıdır. Kırk sene Enes bin Mâlikin “radıyallahü anh”<br />

sohbetinde bul<strong>un</strong>muşdur. Devâmlı oruc tutardı. Her gece ve<br />

gündüzde bir hatm okurdu. Bir seher vaktinde, on<strong>un</strong> kabrini<br />

ziyâret eden bir gurub kimse, kabrinden Kur’ân-ı kerîm<br />

ok<strong>un</strong>duğ<strong>un</strong>u işitdik, demişlerdir.<br />

Sâlim Benânî “rahmetullahi aleyh”, bir gün Hamîd-i Tavîlden<br />

Peygamberlerden başka bir kimsenin kabrinde nemâz<br />

kıldığını duyd<strong>un</strong> mu, diye sordu. Hâyır duymadım deyince,<br />

şöyle düâ etdi: Yâ Rabbî, eğer bir kimseye kabrinde nemâz<br />

kılmağı ihsân edersen, Sâlim kul<strong>un</strong>a b<strong>un</strong>u ihsân eyle.<br />

Sözüne güvenilir bir zât şöyle anlatmışdır: Kendisinden<br />

başka ilâh olmayan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Sâlim<br />

Benânîyi kabrine koydum. Hamîd-i Tavîl de yanımda idi.<br />

Lahd üzerine kerpiçleri yerleşdirdik. Kerpiçlerden biri kabrin<br />

içine düşdü. Sâlim Benânînin kabrde nemâz kılmakda olduğ<strong>un</strong>u<br />

gördük. Hamîd-i Tavîle, görüyor mus<strong>un</strong> dedim. Bana<br />

sus dedi. Defnini temâmlayınca kızının yanına gidip,<br />

– 431 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!