22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nız, kabıma su doldur<strong>un</strong>uz, dedi. Kabına su doldurup verdiler.<br />

Her ne zemân abdest almak istese, o kabda su bulur, içmek<br />

istediği zemân da aynı kabdan süt çıkardı.<br />

Nemâz kılmağa başladığı zemân, şeytân yılan şekline girer,<br />

gömleğinin içine girip, yeninden çıkıp giderdi. Âmir bin<br />

Abd-i Kays hazretlerinde hiçbir değişiklik olmazdı. Bu yılanı<br />

niçin kendinden uzaklaşdırmıyors<strong>un</strong> dediklerinde, Allahü<br />

teâlâdan başkasından korkmakdan, Allahü teâlâdan utanırım.<br />

Yılanın gömleğime girip çıkdığından haberim olmuyor,<br />

buyurdu.<br />

ZÂDÂN-I KİNDÎ “rahmetullahi aleyh”<br />

Kûfeli olup tâbi’îndendir. Bir gün, yâ Rabbî ben açım, dedi.<br />

Evinin penceresinden kocaman bir ekmek yanına indi.<br />

ZERÂRE BİN ÛFÎ “rahmetullahi aleyh”<br />

Tâbi’înden ve Basralı idi. Bir gün mescidde imâmlık yapıp<br />

nemâz kıldırırken; meâl-i şerîfi, (O sûra üfürüldüğü zemân<br />

var ya, işte o gün zorlu bir gündür.) olan, [Müddessir sûresi<br />

9-10.cu] âyet-i kerîmeleri okuy<strong>un</strong>ca, hemen düşüp vefât<br />

etdi.<br />

SA’ÎD BİN MÜSEYYİB “rahmetullahi teâlâ aleyh”<br />

Medîneye bir vâlî ta’yîn olmuşdu. Zeynel’âbidîn Alî bin<br />

Hüseyn, Kâsım bin Muhammed, Sâlim bin Abdüllah “radıyallahü<br />

anhüm” ve Kureyşden bir gurub kimse vâlîyi görmeğe<br />

gitdiler. Vâlî onlara, Sa’îd bin Müseyyib içinizde hanginizdir,<br />

diye sordu. Zeynel’âbidîn Alî bin Hüseyn “radıyallahü<br />

anh”, o mescidden ayrılmaz, âmirlerin yanına gitmez, diye<br />

cevâb verdi. Vâlî, sen, hazret-i Alînin “radıyallahü anh” tor<strong>un</strong>us<strong>un</strong>,<br />

Kâsım hazret-i Ebû Bekrin “radıyallahü anh”, Sâlim<br />

hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” tor<strong>un</strong>udurlar. Siz geliyors<strong>un</strong>uz<br />

da, Sa’îd bin Müseyyib niçin gelmiyor, dedi. Yemîn<br />

ederek on<strong>un</strong> boyn<strong>un</strong>u vuracağım, dedi. Bu sözünü üç<br />

kerre tekrârladı.<br />

– 421 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!