22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

dan ümmîdim çokdur. Doksandokuz, yüz veyâ yüzüç veyâ<br />

yüzyedi yaşlarında vefât etdiği rivâyet edilmişdir.<br />

Nakl ederler ki, Enes bin Mâlikin “radıyallahü anh” tarlalarını<br />

ekip biçen kimse, kendisine arâzînin kurak kaldığını,<br />

suya ihtiyâcı olduğ<strong>un</strong>u söyledi. Abdest alıp iki rek’at nemâz<br />

kıldı ve düâ etdi. Bir parça bulut gelip, tarlalarının üzerini<br />

kapladı. Yaz günlerinde idi. Tarlalarının üzerine o kadar<br />

yağmur yağdı ki suya doyurdu. Sonra hizmetcisini gönderip,<br />

yağmur nerelere yağmış git bak bakalım, dedi. Hizmetci gidip<br />

bakdı ve yağmur sizin arâzinizin dışına çıkmamış diye<br />

haber getirdi.<br />

SÂBİT BİN KAYS “radıyallahü teâlâ anh”<br />

Sâbit bin Kays “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Bir<br />

seriyyeye çıkmışdık. Düşmânın câsûslarını gördük ve kaçmağa<br />

başladık. Arkadaşlarımızdan birisinin atı tökezledi.<br />

Atından uyluğ<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine düşdü. Uyluğu kırılmışdı ve kemikleri<br />

sanki hurma çekirdekleri gibi parçalanmışdı. Onu bir<br />

ata bindirmek istedik, mümkin olmadı. Beni katl edin dedi.<br />

Çâresiz onu orada bırakıp gitdik. Bir gün ve bir gece yol aldık.<br />

Bir de bakdık, o arkadaşımız arkamızdan yetişdi. Ayağı<br />

temâmen iyileşmişdi. Sanki aradan bir sene geçmiş gibi iyileşmişdi.<br />

O kimse bize şöyle anlatdı: Beyâz ata binmiş bir<br />

kimse yanıma geldi. Elini uyluğuma sürdü ve bana, meâl-i<br />

şerîfi, (Eğer yüz çevirirlerse, de ki, Allah bana yeter, Ondan<br />

başka ilâh yokdur, yalnız Ona güveniyorum, O arş-ı azîmin<br />

Rabbidir) olan, Tevbe sûresi 129.cu âyet-i kerîmesini oku,<br />

dedi. Okudum, uyluğum iyileşdi.<br />

TEMÎM-İ DÂRÎ “radıyallahü teâlâ anh”<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Tebük gazâsından<br />

dönünce, Temîm-i Dârî, Dâriyînden bir cemâ’at ile birlikde<br />

gelip müslimân olmuşdu.<br />

Nakl edilir ki, hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” halîfeliği<br />

sırasında Medînede Hurrede bir yangın çıkdı. Hazret-i<br />

Ömer, Temîm-i Dârînin yanına gidip, haydi kalk, bu ateşin<br />

yanına gidelim, dedi. Yâ Emîr-el mü’minîn! Ben kimim ki,<br />

– 414 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!