22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

humdur. Beni karnına koyan kadın yeryüzüdür. Oğlum<strong>un</strong><br />

beni çok arayıp bulamaması ise, on<strong>un</strong> bu gazâda şehîd olmayı<br />

çok isteyip, şehîd olamamasını gösterir.<br />

Tufeyl bin Amr “radıyallahü anh” Yemâme gazâsında şehîd<br />

oldu. Oğlu Amr ise çok yara aldı. Fekat sonra sıhhate kavuşdu.<br />

Hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” halîfeliği zemânında<br />

Yermükde o da şehîd oldu.<br />

SEFÎNE “radıyallahü teâlâ anh”<br />

Zevcât-ı mutahharadan Ümmü Selemenin “radıyallahü anhâ”<br />

kölesi idi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hayâtda<br />

olduğu müddetce, Resûlullaha hizmet etmek şartı ile onu<br />

azâd etdi. Sefîne “radıyallahü anh” Ümmü Selemeye “radıyallahü<br />

anhâ” şöyle demişdir: Eğer sen bu şartı koymasaydın, hayâtda<br />

olduğum müddetce, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” yine hizmet ederdim. On sene hizmet etdiği söylenmişdir.<br />

İsmin nedir diye soranlara, adımı söylemem. Bana Resûlullah<br />

Sefîne ismini koymuşdur, derdi. Kendisine Sefîne isminin<br />

hangi sebeble verildiği sorulduğ<strong>un</strong>da, şöyle demişdir:<br />

Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâm<br />

ile sefere çıkmışdık. Yanlarındaki eşyâ ağırlık vermiş olmalı<br />

ki, bana kilimini yere ser, buyurdu. Bütün eşyâları o kilimin<br />

üzerine koydu. Sonra bana b<strong>un</strong>ları götür, sen Sefînesin<br />

buyurdu. O gün benim üzerime bir deve yükü yüklediler. Yedi<br />

yük saymışlardı. Bana aslâ ağır gelmedi.<br />

Kendisi şöyle anlatmışdır: Bir gün gemiye binmişdim.<br />

Denizin dalgasından gemi parçalanıp dağıldı. Bir tahta parçasına<br />

tut<strong>un</strong>abildim. Dalgalar beni bir ormana atdı. Orada<br />

bir aslan vardı. Ey Ebel Hâris (aslan)! Ben Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” kölesi Sefîneyim dedim. Aslan<br />

başını yere eğdi ve gelip yanını bana sürdü. Sonra bana yolu<br />

gösterdi. Yola çıkdığımızda yumuşak sesler çıkarıyordu. Anladım<br />

ki bana vedâ ediyordu.<br />

HASSÂN BİN SÂBİT “radıyallahü teâlâ anh”<br />

Nakl edilir ki, Âl-i Cefneden olan Cebele-i Gassânî dinden<br />

dönüp, Rûm kayserinin yanına gitmişdi. Hazret-i Ömerin “ra-<br />

– 411 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!