22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

îl aleyhisselâmı gördüğünü ve Resûlullahın kendisine, Allahü<br />

teâlânın hikmet vermesi için düâ buyurduğ<strong>un</strong>u söylemişdir.<br />

Hicretin altmışsekizinci senesinde yetmişbir yaşında Tâifde<br />

vefât etdi.<br />

Meymûn Mihrân şöyle anlatmışdır: Tâifde, Abdüllah bin<br />

Abbâsın “radıyallahü anhümâ” cenâzesinde bul<strong>un</strong>dum. Cenâze<br />

nemâzının kılınması için onu musallâya koydular. Bir<br />

beyâz kuş gelip, kefeninin içine girdi ve kayboldu. O kuşu her<br />

ne kadar aradılarsa da bulamadılar. Defn edip, kabrini örtdükden<br />

sonra bir ses işitdim. Söyliyeni görmüyordum. Meâli<br />

şerîfi, (Ey itâatkâr nefs, sen Ondan, O da senden râzı olarak<br />

haydi gir sâlih kullarım arasına, gir Cennetime) olan [Fecr sûresinin<br />

27-30] âyet-i kerîmelerini okuyordu.<br />

Nakl ederler ki, Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ”<br />

bir gün mescide giderken, yolda bir kadın gördü. Nefsinde<br />

o kadına bir meyl hissetdi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine, yâ Rabbî, bana<br />

gözümü bir ni’met olarak verdin. Fekat b<strong>un</strong><strong>un</strong> bir belâ olmasından<br />

korkuyorum. Gözlerimi görmez et diye düâ etdi. Mubârek<br />

gözleri kapandı, görmez oldu. Kardeşinin oğlu onu mescide<br />

götürür, bir direğin dibine kıbleye karşı oturturdu. Sonra<br />

o çocuk oynamağa giderdi. Bir ihtiyâcı ol<strong>un</strong>ca çocuğa haber<br />

gönderip çağırırdı. Bir gün çocuk oy<strong>un</strong>a dalmışdı, gelmedi. Etrâfını<br />

kirleteceğinden korkarak, yâ Rabbî gözümü ni’met olarak<br />

verdin. Belâ olacağından korkduğum için kapatmanı istedim,<br />

kapatdın. Şimdi ise elbisemin ve mescidin kirlenmesinden<br />

korkuyorum, dedi. Gözleri açıldı ve görmeğe başladı. Evine<br />

gitdi. B<strong>un</strong>ları anlatan kimse, ben onu hem görür ve hem de<br />

görmez hâlde iken gördüm, demişdir.<br />

İMRÂN BİN HASÎN “radıyallahü anh”<br />

Hicretin elliüçüncü senesinde Basrada vefât etdi. İbni Sirîn<br />

“rahmetullahi aleyh” Basrada Eshâb-ı kirâmdan İmrân<br />

bin Hasînden “radıyallahü anh” dahâ yaşlı kimse yokdu demişdir.<br />

Otuz sene karn ağrısı çekdi. Ateşle dağlayalım dediler,<br />

kabûl etmedi. Vefâtından iki sene önce kabûl etdi, dağladılar<br />

ve iyi oldu. Sonra buyurdu ki, önce nûr görüyordum.<br />

Sesler duyuyordum. Melekler bana selâm verirlerdi. Dağ-<br />

– 407 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!