Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
dı. Birini o fakîre verdi. Bir fakîr dahâ geldi, birini de ona<br />
verdi. Sonra bir fakîr dahâ geldi. Kalan bir dinârı da ona verdi.<br />
Ben, evde bizim için hiç bir şey kalmadı, dedim. Sonra<br />
minder üzerine yatıp uyudu. Öğle vakti ezân ok<strong>un</strong><strong>un</strong>ca, onu<br />
uyandırdım. Mescide gitdi. Oruc tutduğu için, akşama ona<br />
yemek hâzırlamak maksadı ile biraz borç buldum. Akşam<br />
yemeğini hâzırladım, çırayı yakdım. Öğle vakti yatdığı yerde<br />
dinârlar gördüm. Saydım, üç yüz dinâr idi. Kendi kendime,<br />
her hâlde bu dinârlar vardır diye güvenerek sadaka vermişdir,<br />
dedim. Yatsı nemâzından sonra eve geldi. Hâzırladığım<br />
yemeği görünce, Allahü teâlâya hamd etdi ve bana bakarak<br />
tebessüm etdi. Yemeği yidikden sonra dinârları getirdim.<br />
B<strong>un</strong>ları burada bırakmışsınız, dedim. Feryâd ederek, yazıklar<br />
ols<strong>un</strong> bu nedir, dedi. Bilmiyorum, burada buldum, dedim.<br />
Feryâdı dahâ da ziyâde oldu.<br />
HÂLİD BİN VELÎD “radıyallahü teâlâ anh”<br />
Ebû Bekr “radıyallahü anh” şöyle bildirmişdir: Resûlullahın<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” huzûr<strong>un</strong>da, Hâlid bin Velîdden<br />
“radıyallahü anh” bahs edildi. Resûlullah “sallallahü<br />
aleyhi ve sellem”: (O, Allahü teâlânın kılıclarından bir kılıcdır.<br />
Kâfirlerin karşısına çıkarmışdır.) buyurdu.<br />
Ebû Bekr “radıyallahü anh” halîfeliği sırasında, Hâlid bin<br />
Velîdi “radıyallahü anh” Hîre tarafına gönderdi. Hîre halkı,<br />
Abdülmesîh isminde bir kimseyi, ona elçi olarak gönderdi.<br />
Hediyye olarak da te’sîrini bir sâatde gösteren bir mikdâr<br />
zehr gönderdiler. Hâlid bin Velîd “radıyallahü anh” elçiye<br />
bu nedir diye sor<strong>un</strong>ca, te’sîrini bir sâat içinde gösteren bir<br />
zehrdir, dedi. Hâlid bin Velîd “radıyallahü anh” o zehri avc<strong>un</strong>a<br />
koydu ve “Bismillâhi ve billahi Rabbissemâi velardı.<br />
Bismillâhillezî Lâ yedurru ma’asmihî dâün” düâsını okudu<br />
ve o zehri içdi. Hiçbir zararı dok<strong>un</strong>madı. Elçi Abdülmesih<br />
kavmine döndü ve on<strong>un</strong>la sulh yapınız. Çünki te’sîrini bir sâat<br />
içinde gösteren zehri içdi, hiçbir zarar görmedi. Bu işi onlardan<br />
başkası yapamaz, dedi.<br />
Nakl ol<strong>un</strong>ur ki, Hâlid bin Velîd “radıyallahü anh” askerlerinin<br />
arasında dolaşırken, bir kişinin bir şerâb tulumu gö-<br />
– 405 –