22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

na boğazını sıvâzlayan kimdir biliyormus<strong>un</strong> dedi. Bilmiyorum<br />

kimdir, dedim. Seyyid Muhammed Buhârî “kuddise sirruh”<br />

dedi. O şahsı da göremedim. Bu hâlde iken uyandım.<br />

Boğazımda hiçbir ağrı yokdu, iyileşmişdi. Hayretimden acaba<br />

boğazımın ağrısı da rü’yâmda mı idi, öyle mi gördüm diye<br />

düşündüm. Yanımdaki hizmetci uyandığımı anlamış olacak<br />

ki, boğazınız nasıl oldu efendim, dedi. Anladım ki hazret-i<br />

Emîrin kerâmeti vukû’ bulmuş. Velhâsıl o hazretin kerâmetleri<br />

ve hârikaları meşhûr ve dillerde mezkûrdur ki, beyâna<br />

sığmaz.<br />

(Şevâhid-ün-nübüvve) mütercimi Lâmi’î Çelebi, bu kitâbın<br />

tercemesini yapmayı kendisine emr eden hocası Seyyid<br />

Ahmed Buhârîden “kuddise sirruh” şöyle bahs etmekdedir:<br />

Sonra gelen evliyânın büyüklerinden biri de Seyyid Ahmed<br />

Buhârî hazretleridir. Zemânımız on<strong>un</strong> irşâdıyla şereflendi.<br />

Diyârımız on<strong>un</strong> ayak basmasıyla mes’ûd oldu. İstanbul<br />

halkına büyük bir ni’met olmuşdur. Avâm ve havâs herkes,<br />

on<strong>un</strong> sohbet meclisine koşmuşdur. Tam bir ihlâs ile<br />

on<strong>un</strong> huzûr<strong>un</strong>a gelenler, murâdına erer, Allahü teâlânın râzı<br />

olduğu bir kul olurdu. Çünki o tesavvuf yollarının rehberi,<br />

hakîkat diyârının kumândânı idi. Allahü teâlânın lütfu ile<br />

güzel ahlâk ve fazîletlerle mücehhez idi. Kutb-ul irşâd, Gavsul-evtâd<br />

idi. On<strong>un</strong> yolu sünnet-i seniyyeye uymak üzere kurulmuşdu.<br />

Zâhire kıymet vermeği terk, azîmetle amel, devâmlı<br />

zikr ve halkdan uzlet, halvet der encümen, sefer der<br />

vatan, hoş der dem, nazar ber kadem üzere yetişmişlerdir.<br />

Bu sebeble on<strong>un</strong> yüksek dergâhında bul<strong>un</strong>an erbâb-ı safâ,<br />

erbâb-ı vefâ olan talebelerinin gönülleri muhabbet-i ilâhiyyeye<br />

kavuşarak nûrlanıp, dünyâ maksadlarından temâmen<br />

yüz çevirmişlerdir. Her biri benliklerini yok edip, ellerinde<br />

bul<strong>un</strong>anı vermek hâline kavuşmuşlardır. Allahü teâlânın<br />

[Feth sûresi 29.cu âyetinde meâlen], (... Onların yüzlerinde<br />

secdelerin izinden nişânları vardır...) buyurduğu âyet-i kerîme<br />

iktizâsınca, kim on<strong>un</strong> meclisinde bul<strong>un</strong>sa, yüksek edeb<br />

ve güzel ahlâkını, huşû’ ve vakârını görüp, Allahü teâlânın<br />

– 400 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!