22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

zât bana, sen yarın memleketine, âilenin yanına mı gitmek istiyors<strong>un</strong>,<br />

dedi. Evet, dedim. Yaklaş, yaranı göreyim, dedi.<br />

Yanına yaklaşdım. Elini yaranın üzerine koyup sıkdı. Çok<br />

zahmet çekdim. Sonra elinde mızrak bul<strong>un</strong>an zât bana, kurtuld<strong>un</strong><br />

ey İsmâ’îl, dedi. Adımı nasıl bildi diye hayret etdim.<br />

Biz de, siz de inşâallah kurtulduk, dedim. Elinde mızrak bul<strong>un</strong>an<br />

zât, hırka giymiş olan zâtı kasd ederek, bu imâmdır,<br />

dedi. Hemen koşup ona sarıldım ve mubârek dizinden öpdüm.<br />

Sonra gitdi. Ben de arkasından gitdim. Bana geri dön,<br />

dedi. Ben sizden aslâ ayrılmak istemem, dedim. Geri dön,<br />

müsâade yok, dedi. Yine sizden ayrılamam, dedim. Elinde<br />

mızrak olan kimse, utanmıyor mus<strong>un</strong>, imâm sana geri dön,<br />

dedi. Sen muhâlefet ediyors<strong>un</strong>, dedi. Çâresiz durdum. Bir<br />

müddet gitdi. Sonra mubârek yüzünü bana dönüp buyurdu<br />

ki, Bağdâda varınca halîfe M<strong>un</strong>tasır seni çağıracakdır. Ondan<br />

aslâ bir şey kabûl etmeyeceksin. Onlar gözden kaybol<strong>un</strong>caya<br />

kadar orada durdum. Sonra Meşhede gitdim. O dört<br />

atlı kimseleri sordum. Bu beldenin seçilmiş şerefli kimseleridirler,<br />

dediler. Birisi imâm idi dedim. İmâm elinde mızrak<br />

bul<strong>un</strong>an mı idi, yoksa hırka giymiş olan mı idi diye sordular.<br />

Ben hırka giymiş olan imâm idi, dedim. Ona yaranı gösterdin<br />

mi, dediler. Evet gösterdim, mubârek eliyle sıkdı, diyerek sağ<br />

uyluğumu açıp gösterdim. Yaradan hiç eser yokdu.Birden<br />

dehşete düşdüm. Yoksa yara sol uyluğumda mı idi diye onu<br />

da açdım. Hiç bir eser yokdu. Halk bu hâli görünce, bana<br />

saygı için üzerime üşüşdü. Gömleğimi parçaladılar. Neredeyse<br />

kalabalıkdan ölecekdim. Meşhedin hizmetcileri beni kurtardılar.<br />

Sonra Bağdâda gitdim. Bu haber Bağdâdda yayıldı.<br />

Orada da halk bana saygı göstermek için üzerime üşüşdü. Yine<br />

neredeyse helâk olacakdım. Beni halîfe M<strong>un</strong>tasıra götürdüler.<br />

Benden hâdiseyi sordu. Bir bir anlatdım. Bana bin dinâr<br />

verdi. Almam, zîrâ imâm bana senden bir şey almamamı<br />

vasıyyet etdi, dedim. M<strong>un</strong>tasır ağladı. Sonra yanından çıkıp<br />

gitdim. Hiçbir şeyini kabûl etmedim.<br />

(Câmi’ul-üsûl) kitâbında, kıyâmet günü ve kıyâmet alâmetleri<br />

hakkında İbni Mes’ûdün “radıyallahü anh” şöyle ri-<br />

– 396 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!