22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İMÂM-I ASKERÎ HASEN BİN ALÎ<br />

“radıyallahü anhüm”<br />

İmâm-ı Hâdî Alî bin Muhammedin “radıyallahü anhüm”<br />

oğludur. Oniki imâmın onbirincisidir.İsmi Hasendir. Künyesi<br />

Ebû Muhammed, lakabları; Zekî, Hâlis ve Sirâcdır. Askerî<br />

lakabıyla meşhûrdur. Annesi câriye olup, ismi Sevsen idi.<br />

Başka ismi olduğu da söylenmişdir ve İmâm-ı Hâdî ona Hadîs<br />

ismini koymuşdur.<br />

İmâm-ı Askerî “radıyallahü anh” hicretin ikiyüzotuzbirinde<br />

Medînede doğdu. Doğum<strong>un</strong><strong>un</strong> hicrî ikiyüzotuziki olduğu<br />

da söylenmişdir. Hicretin ikiyüzaltmış senesinde Sermenrayda<br />

vefât etdi. Kabri babasının kabrinin yanındadır.<br />

Kerâmetleri ve hârikâları sayısızdır.<br />

Muhammed bin Alî bin İbrâhîm bin Ca’fer şöyle anlatmışdır:<br />

Geçim sıkıntısı çekiyorduk. Babam bana bir gün, oğlum,<br />

İmâm-ı Askerî Hasen bin Alînin “radıyallahü anh” huzûr<strong>un</strong>a<br />

gidelim. Zîrâ on<strong>un</strong> çok cömerd olduğ<strong>un</strong>u söylüyorlar.<br />

Onu hiç gördün mü, dedi. Hâyır hiç görmedim, dedim.<br />

Sonra, İmâm-ı Askerî hazretlerinin huzûr<strong>un</strong>a gitmek için yola<br />

çıkdık. Yolda giderken babam İmâm-ı Askerî hazretleri<br />

bize beşyüz akçe verse, ikiyüz akçe ile bir elbise, ikiyüz akçe<br />

ile <strong>un</strong> ve yüz akçe ile de diğer ihtiyâclarımızı alırız, dedi. Ben<br />

de bana üçyüz akçe verse, yüzü ile elbise, yüzü ile yiyecek ve<br />

yüz akçe ile de bir merkeb alıp, Kuhistan tarafına gitsem, dedim.<br />

İmâm-ı Askerînin “radıyallahü anh” kapısının önüne<br />

vardık. Dahâ kimseyle birşey konuşmadan, içerden bir hizmetci<br />

çıkdı. Alî bin İbrâhîm ve oğlu Muhammed içeri girsin<br />

diye, bizi ismlerimizi söyliyerek çağırdı. İçeri girip, İmâm-ı<br />

Askerî hazretlerine selâm verdik. Babama şimdiye kadar niçin<br />

gelmedin, buyurdu. Babam bu hâlle huzûr<strong>un</strong>uza gelmeğe<br />

utandım, dedi. Sonra huzûr<strong>un</strong>dan ayrılıp dışarı çıkdığımızda,<br />

arkamızdan bir hizmetci geldi. Babama bir kese verdi<br />

ve b<strong>un</strong><strong>un</strong> içinde beşyüz akçe vardır, dedi. Sonra bir kese<br />

de bana verdi. B<strong>un</strong>da da üçyüz akçe vardır. Yüz akçe elbise<br />

için, yüz akçe yiyecek için, yüz akçe de merkeb parasıdır. Fekat<br />

Kuhistana gitme, falan yere git, dedi. Söylediği yere git-<br />

– 389 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!