22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

¥ Hindistândan gözboyayıcı bir sihrbâz gelmiş. Garîb gösteriler<br />

yapıyordu. Mütevekkil onu çağırıp, eğer bir oy<strong>un</strong> göstererek<br />

İmâm-ı Hâdî Alî bin Muhammedi mahcûb edebilirsen,<br />

sana bin dinâr vereceğim, dedi. Sihrbâz, olur, yaparım.<br />

Fekat bir yemek ve yanına birkaç yufka getirin ve beni on<strong>un</strong><br />

yanına oturt<strong>un</strong>, dedi. Söylediği gibi yapdılar. İmâm-ı Hâdî<br />

“radıyallahü anh” bir parça ekmek almak istedi. Sihrbâz birşeyler<br />

yapdı. Ekmek önünden ucdu. Bu işi üç def’a yapdı.<br />

Orada bul<strong>un</strong>anlar gülüşdüler. Odadaki bir divân yasdığı üzerinde<br />

aslan resmi vardı. İmâm-ı Hâdî hazretleri o aslan resmine<br />

işâret ederek b<strong>un</strong>u tut, dedi. O resm cânlı bir aslan oldu.<br />

Sıçrayıp sihrbâzı yutdu. Sonra tekrâr yasdığa gidip, resm hâlini<br />

aldı. Mütevekkil sihrbâzı geri çıkarması için İmâm-ı Hâdîden<br />

“radıyallahü anh” çok istediyse de kabûl etmedi. Vallahi<br />

Allahın düşmânlarını dostlarına musallat edeni, aslâ göremezsiniz,<br />

buyurdu. Sonra oradan ayrıldı. Bu hâdiseden sonra o<br />

sihrbâzı kimse göremedi.<br />

¥ Bir gün İmâm-ı Hâdî “radıyallahü anh” halîfenin evlâdından<br />

birinin düğün yemeğinde bul<strong>un</strong>du. Herkes edeble<br />

oturuyordu. Yalnız bir genç çok konuşarak ve gülerek edebsizlik<br />

ediyordu. İmâm-ı Hâdî hazretleri ona ey genç, ağız dolusu<br />

gülüyors<strong>un</strong> ve Allahü teâlânın zikrinden gâfil oluyors<strong>un</strong>!<br />

Hâlbuki sen üç gün sonra kabrde olacaksın, buyurdu.<br />

Genç, bu sözleri duy<strong>un</strong>ca, edebsizlikden vazgeçdi. Sonra yemek<br />

yiyip dağıldılar. Ertesi gün o genç hastalandı ve üç gün<br />

sonra vefât etdi.<br />

¥ Yine bir gün düğün yemeğinde idiler. Samîra ehlinden<br />

bir kimse boş sözler söylüyor, imâm-ı Hâdî hazretlerine gereken<br />

hürmeti göstermiyordu. İmâm-ı Hâdî “radıyallahü<br />

anh” bu kimsenin evinden acı bir haber gelecek, bu yemeklerden<br />

yiyemeyecek, buyurdu. Yemekler hâzırlanınca, o<br />

kimse ellerini yıkayıp, yemeği yiyeceği sırada, hizmetcisi ağlayarak<br />

içeri girdi. O kimseye, annen damdan düşdü, ölmek<br />

üzeredir. Hemen yetiş, ölmeden önce onu gör dedi. O şahs<br />

yemek yiyemeden kalkıp gitdi.<br />

– 388 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!