22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

meyve vermişdi. Çok tatlı ve çekirdeksizdi. Orada bul<strong>un</strong>an<br />

halk, teberrüken o meyvelerden yidiler.<br />

¥ Selefden bir zât şöyle anlatmışdır: Irakda idim. Şâmda<br />

bir kişiyi peygamberlik da’vâsında bul<strong>un</strong>uyor diye, zincirlere<br />

bağlayarak habs etdiklerini duydum. Habshâneye gidip,<br />

kapıcılara bir şeyler vererek o şahsın yanına girdim. Aklı ve<br />

fehmi yerinde idi. Başına gelenleri anlat dedim. Şöyle anlatdı:<br />

Şâmda hazret-i Hüseynin “radıyallahü anh” mubârek<br />

başının medfûn bul<strong>un</strong>duğu söylenen mescidde ibâdet ediyordum.<br />

Karşıma âniden bir zât çıkdı. Bana kalk dedi, kalkdım.<br />

Biraz yürüdük. Kendimi Kûfe mescidinde buldum. O<br />

zât burası neresidir, diye sordu. Kûfe mescididir dedim. Nemâza<br />

durdu. Ben de nemâza durdum. Nemâz bitince dışarı<br />

çıkdı. Ben de on<strong>un</strong>la berâber çıkdım. Bir müddet yürüdük.<br />

Kendimi Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mescidinde<br />

buldum. Ravda-i Resûle “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

selâm verdim. O zât orada da nemâz kılmağa başladı. Ben<br />

de nemâza durdum. Nemâz bitince dışarı çıkdı. Ben de<br />

on<strong>un</strong>la çıkdım. Bir müddet yürüdük. Mekkeye varmışdık.<br />

Kâ’beyi tavâf edip, dışarı çıkdık. O zât gözden kayboldu.<br />

Ben kendimi Şâmda ibâdet etdiğim mescidde buldum. Bu<br />

hâle hayret etdim. O zâtın kim olduğ<strong>un</strong>u anlayamadım. Ertesi<br />

sene aynı vaktde o zât beni yine yanına alıp, aynı yerleri<br />

dolaşdırdı. Ayrılacağı zemân, bu gördüklerimi yaratan<br />

Allahü teâlâ hakkı için, siz kimsiniz diye sordum. İmâm-ı<br />

Muhammed Takî bin Alîyim buyurdu. Sabâhleyin bu hâdiseyi<br />

tanıdıklarıma anlatdım. Şâm vâlîsi b<strong>un</strong>ları duymuş. Beni<br />

peygamberlik da’vâsında bul<strong>un</strong>uyor diye, yakalayıp bu<br />

habse atdılar, dedi.<br />

Şâm vâlîsine bir mektûb yazarak bu durumu anlatdım.<br />

Vâlî mektûb<strong>un</strong> arkasına: O şahsı bir gecede, Şâmdan Kûfeye<br />

götüren kimse, onu bizim habshânemizden kurtarsın diye<br />

yazmışdı. Bu söz bana çok ağır geldi ve çok üzüldüm. Durumu<br />

o şahsa bildirmek üzere habshâneye gitdim. Bir de bakdım<br />

ki, vâlînin adamları telâşlı ve sıkıntı içindeler. Ne oldu<br />

diye sordum. <strong>Peygamberlik</strong> da’vâsında bul<strong>un</strong>uyor diye habs<br />

– 383 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!