22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

meden evin damı yarıldı, tabut aşağı indi. Tabutdan İmâm-ı<br />

Alî Rızânın “radıyallahü anh” cenâzesini çıkarıp, yatağına<br />

yatırdı. Sanki techîz ve tekfîn gibi şeyler yapılmamışdı. Sonra<br />

kapıyı aç buyurdu. Kapıyı açdım. Me’mûn ve hizmetcileri<br />

kapıda idiler. İçeri girdiler. Hepsi üzülüyor, ağlaşıyorlardı ve<br />

saçlarını başlarını yoluyorlardı. Me’mûn, ey efendimiz sana<br />

ne oldu, ey efendim, diyordu.<br />

Sonra techîz ve tekfîn işleriyle meşgûl oldular. Kabrini kazmağa<br />

başladılar. Kabr kazılırken ben orada idim. İmâm-ı Alî<br />

Rızâ hazretlerinin söylediklerinin hepsi vukû’ buldu. Me’mûn<br />

on<strong>un</strong> kabrindeki suyu ve balıkları görünce, hayâtında kerâmet<br />

gösterdiği gibi, vefâtında da gösteriyor, dedi. Me’mûn<strong>un</strong> yakınlarından<br />

biri, Me’mûna bu neye işâretdir, biliyormus<strong>un</strong> dedi<br />

ve sözlerine şöyle devâm etdi: Ş<strong>un</strong>a işâretdir ki, Abbâs<br />

oğulları, sizin mülkünüz her ne kadar çok olsa da ve uz<strong>un</strong><br />

müddet devâm etse de küçük balıklar gibidir. Ecelleriniz geldiğinde<br />

ve eserleriniz bitme zemânı yaklaşınca, Allahü teâlâ<br />

bizden sizin üzerinize bir kişi musallat eder ve sizi yok eder.<br />

Me’mûn doğru söylüyors<strong>un</strong>, dedi.<br />

İmâm-ı Alî Rızânın “radıyallahü anh” defninden sonra,<br />

halîfe Me’mûn bana kabrde okuduğ<strong>un</strong> şeyleri bana da öğret,<br />

dedi. Onları <strong>un</strong>utdum, dedim. Gerçekden <strong>un</strong>utmuşdum. B<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

üzerine beni habse atmalarını emr etdi. Bir sene habsde<br />

kaldım. Çok sıkıldım ve yâ Rabbî! Muhammed aleyhisselâmın<br />

ve On<strong>un</strong> temiz Ehl-i beytinin hürmetine beni kurtar, diye<br />

düâ etdim. Henüz düâmı temâmlamamışdım ki, İmâm-ı<br />

Alî Rızâ “radıyallahü anh” içeri girip geldi. Gönlün daraldı<br />

mı ey Ebussalt, buyurdu. Evet, vallahi daraldı dedim. Mubârek<br />

elini, bağlı olduğum bağlara dok<strong>un</strong>du. Kalk dışarı çık,<br />

buyurdu. Bütün bağlar çözüldü. Elimden tutdu, dışarı çıkdık.<br />

Habshânenin bekcileri beni gördüler. Fekat bir şey söyliyemediler.<br />

Sonra İmâm-ı Alî Rızâ hazretleri bana: Yürü,<br />

Allahü teâlânın emânında ol, sen Me’mûna rastlamazsın, o<br />

da seni bulamaz, buyurdu. Bu zemâna kadar Me’mûnu görmedim.<br />

– 380 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!