22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dine, o Ehl-i beyt-i nebevîdendir. Resûlullahın tor<strong>un</strong>udur.<br />

Huzûr<strong>un</strong>a gideyim, dilime bir ilâc söyler, diye düşündü. O gece<br />

rü’yâsında İmâm-ı Alî Rızâyı “radıyallahü anh” gördü. Huzûr<strong>un</strong>a<br />

varıp, şifâ için ilâc taleb etdi. Kimyon, sa’ter [kekik] ve<br />

tuzu su ile karışdır, ağzını o su ile üç kerre çalkala, şifâ bulurs<strong>un</strong>,<br />

buyurdu. Uyanınca gördüğü rü’yâya kıymet vermedi. Nişâpûra<br />

gitdi. İmâm-ı Alî Rızâ şehrden çıkmış, konaklama yerinde<br />

konaklamışdı. Tüccâr, huzûr<strong>un</strong>a varıp, hâlini anlatdı. Fekat<br />

rü’yâsını söylemedi. İmâm-ı Alî Rızâ “radıyallahü anh”<br />

tüccâra, senin ilâcını rü’yânda söyledim, buyurdu. Tüccâr, ey<br />

Resûlullahın tor<strong>un</strong>u, bir kere de sizden duymak istiyorum, dedi.<br />

B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine, bir mikdâr kimyon, sa’ter ve tuzu su ile karışdır,<br />

iki üç kerre ağzında çalkala, şifâ bulurs<strong>un</strong>, buyurdu. Tüccâr<br />

bu ilâcı yapıp kullandı ve şifâ buldu.<br />

¥ İmâm-ı Alî Rızâ “radıyallahü anh” bir gün bir şahsa<br />

bakdı. Ey Allahü teâlânın kulu! Dilediğin şeyleri vasıyyet et,<br />

kimsenin kurtulamadığı şeye hâzırlan, buyurdu. O şahs üç<br />

gün sonra vefât etdi.<br />

¥ Ebû İsmâ’îl Sindî şöyle anlatmışdır: İmâm-ı Alî Rızâ<br />

hazretlerinin huzûr<strong>un</strong>a gitdim. Arabî lisânından bir kelime<br />

dahî bilmediğim için sind lisânına göre selâm verdim. Selâmımı<br />

sind lisânı ile aldı. Bir takım süâller sordum. Hepsine<br />

sind lisânı ile cevâb verdi. Sonra ben arabî lisânını bilmiyorum,<br />

düâ buyur<strong>un</strong> da, Allahü teâlâ bana arabî lisânını ilhâm<br />

eylesin, dedim. Mubârek elini dudaklarıma sürdü. Derhâl<br />

arabî konuşmağa başladım.<br />

¥ Bir şahs şöyle anlatmışdır: Hacca gidiyordum. Câriyem<br />

benim için iki sevb-i mülcem [kalın kumaşdan elbise] hâzırlamışdı.<br />

İhrâm zemânı gelince, b<strong>un</strong>larla ihrâm câiz midir değil<br />

midir diye şübheye düşdüm. İhtiyâten başka ihrâm sarındım.<br />

Mekkeye varınca, İmâm-ı Alî Rızâ hazretlerine bir<br />

mektûb yazdım. Mektûbla birlikde ba’zı hediyyeler de gönderdim.<br />

Fekat câriyemin ihrâm olarak hâzırladığı o kalın kumaşlarla<br />

ihrâmın câiz olup olmadığını yazıp, sormayı <strong>un</strong>utdum.<br />

Bir müddet sonra mektûb<strong>un</strong> cevâbı geldi. O kalın kumaşlarla<br />

ihrâmın câiz olduğu, hiç mahzûru bul<strong>un</strong>madığı,<br />

– 376 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!