Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
perdeyi kaldırmakda ağır davrandılar. O sırada Allahü teâlâ<br />
bir rüzgâr gönderdi. Rüzgâr perdeyi onlardan önce kaldırdı.<br />
İmâm-ı Alî Rızâ içeri girdi. Rüzgâr kesildi. Dışarı çıkacağı<br />
zemân tekrâr rüzgâr esdi ve perdeyi kaldırdı. Kapıcılar bu<br />
hâli görünce, (Allahü teâlânın azîz etdiği kimseyi, kimse zelîl<br />
edemez) dediler ve ondan sonra her zemânki âdetlerine<br />
devâm etdiler.<br />
¥ Zemânının en meşhûr şâirlerinden ve fasîhlerinden<br />
olan Da’bel bin Alî el-Huzâî şöyle anlatmışdır: Medâris-ül<br />
âyât kasîdesini yazdım. O sırada İmâm-ı Alî Rızâ “”radıyallahü<br />
anh” Horasânda Me’mûn<strong>un</strong> velîahdı idi. Kasîdeyi huzûr<strong>un</strong>da<br />
okudum. Çok beğendi ve bu kasîdeyi benden iznsiz<br />
hiç kimsenin yanında okuma, buyurdu. Kasîde yazdığımı halîfe<br />
Me’mûn duymuş, beni çağırdı. Hâlimi hâtırımı sordukdan<br />
sonra, Medâris-ül âyât kasîdesini oku, dedi. Özr beyân<br />
ederek, okuyamayacağımı söyledim. Niçin okumuyors<strong>un</strong>, diye<br />
sebebini sordu. İmâm-ı Alî Rızânın “radıyallahü anh” bu<br />
kasîdeyi kendisinden iznsiz kimsenin yanında okumamamı<br />
tenbîh etdiğini söyledim. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine İmâm-ı Alî Rızâyı<br />
“radıyallahü anh” çağırdılar. Me’mûn ona, yâ Ebel Hasen!<br />
Da’belden Medâris-ül âyât kasîdesini okumasını istedim,<br />
okumadı deyince, İmâm-ı Alî Rızâ bana, kasîdeyi okumamı<br />
söyledi. Kasîdeyi okudum. Halîfe Me’mûn çok beğendi ve<br />
bana ellibin akçe mükâfat verdi. Bu mikdâra yakın akçe de<br />
İmâm-ı Alî Rızâ “radıyallahü anh” hediyye etdi. İmâm-ı Alî<br />
Rızâ hazretlerine efendim, kendi elbiselerinizden bağışlamanızı<br />
arzû ediyorum. O elbise benim kefenim ols<strong>un</strong>, dedim.<br />
Bana giydiği gömleklerden bir gömlek ve çok güzel bir havlu<br />
verdi. B<strong>un</strong>ları sakla, b<strong>un</strong>larla belâlardan kor<strong>un</strong>urs<strong>un</strong>, buyurdu.<br />
Iraka gidiyordum. Eşkiyâ yolumuzu kesip, kâfilemizi soydular.<br />
Üzerimde sâdece eski bir gömleğim kalmışdı. Bilhâssa<br />
İmâm-ı Alî Rızânın “radıyallahü anh” hediyye etdiği gömleği<br />
ve havluyu almalarına çok üzülmüşdüm. Hiçbir şeye bu kadar<br />
üzülmemişdim. İmâm-ı Alî Rızânın “radıyallahü anh”<br />
b<strong>un</strong>ları sakla, b<strong>un</strong>larla kor<strong>un</strong>urs<strong>un</strong> buyurduğ<strong>un</strong>u düşünüyor-<br />
– 371 –