22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yaldızlı gömleği bile ona verdi, dedi. Hârûn Reşîd bu habere<br />

kızıp, Alî bin Yaktîni yanına çağırtdı. Sana verdiğim gömleği<br />

ne yapdın, diye sordu. Alî bin Yaktîn, o gömlek bendedir, dedi.<br />

Hârûn Reşîd onu hemen getir, dedi. Alî bin Yaktîn bir kölesini<br />

çağırıp, benim serâyımda falan odaya git, anahtârını falan<br />

câriyeden iste. O odada bir sandık vardır. Kapağını aç,<br />

içinde mührlü bir kutu göreceksin. O kutuyu buraya getir,<br />

dedi. Kölesi hemen gidip kutuyu getirdi. Kutuyu açıp, içinde<br />

o gömleği gördüler. Güzel kokular sürülmüşdü. Hârûn Reşîd<br />

bu durumu görünce öfkesi yatışdı. Alî bin Yaktîne bu gömleği<br />

yerine gönder, hâtırını hoş tut. B<strong>un</strong>dan sonra senin hakkında<br />

söylenen sözlere aldırmam, dedi.<br />

¥ İmâm-ı Mûsâ Kâzımın “radıyallahü anh” sevenlerinden<br />

biri şöyle anlatmışdır: Halîfe Mehdî, İmâm-ı Mûsâ Kâzımı<br />

“radıyallahü anh” Bağdâda ilk def’a çağırmışdı. Mûsâ Kâzım,<br />

bana yol hâzırlığı için çarşıdan ba’zı ihtiyâc olan şeyleri satın<br />

almamı söyledi. Yüzüme bakıp, seni pek ziyâde gamlı ve<br />

üzüntülü görüyorum, ne oldu diye sordu. Ben de nasıl üzülmeyeyim<br />

ki, bir zâlimin yanına gidiyors<strong>un</strong>uz. Âkıbetinizin ne<br />

olacağı belli değildir, dedim. Bana hiç korkma, falan ayda falan<br />

gün geri geleceğim. Akşam vaktinde beni beklersin, buyurdu.<br />

Ay ve günleri sayıyordum. İşâret buyurduğu gün olmuş<br />

ve güneş batmasına az bir zemân kalmışdı. Kimsenin<br />

geldiğini göremiyordum. Şeytân aklıma vesvese düşürdü.<br />

Kalbimde bir şübhe uyanmasından korkuyordum. Beni büyük<br />

bir ızdırâb kapladı. O sırada Irak tarafından yolda bir karartı<br />

gördüm. Mûsâ Kâzım “radıyallahü anh” önde bir katıra<br />

binmiş geliyordu. Bana ey falan diye seslendi. Buyur<strong>un</strong> ey<br />

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” evlâdı, efendim,<br />

dedim. Az kalsın kalbine şübhe düşüyordu değil mi, buyurdu.<br />

Evet öyle olacakdı, dedim. Elhamdülillah o zâlimden selâmetle<br />

kurtulduk. Beni bir def’a dahâ götürecekler. O zemân<br />

kurtulamayacağım, buyurdu.<br />

¥ Bir kimse şöyle anlatmışdır: Medînede mücâvir olarak<br />

kalıyordum ve kirâlık bir evde oturuyordum. Mûsâ Kâzımın<br />

“radıyallahü anh” sohbetlerine devâm ediyordum. Bir gün<br />

– 366 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!