22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

şında kısa ipli bir kova ile su çıkarmak istiyordu. Kovası kuyuya<br />

düşdü. Ellerini kaldırıp; Allahım! Sen benim Rabbimsin.<br />

Susadığım ve yiyecek istediğim zemân kuvvet veren sensin.<br />

Allahım, senden başka, onları bana ihsân edecek yokdur.<br />

Bana su ve yiyecek ihsân et, diye düâ etdi. Kuy<strong>un</strong><strong>un</strong> suyu<br />

yükseldi. Elini uzatıp kovasına su doldurdu. Abdest alıp, dört<br />

rek’at nemâz kıldı. Sonra bir kum yığınına doğru gidip, eliyle<br />

kovasına biraz kum koydu ve çalkalayıp içdi. Yanına yaklaşıp<br />

selâm verdim. Selâmımı aldı. Allahü teâlânın sana ihsân etdiği<br />

ni’metlerin fazlasından bana da yidir dedim. Allahü teâlânın<br />

ni’metleri bize gizli ve açık olarak her zemân gelir. Allahü<br />

teâlâya hüsn-ü zanda bul<strong>un</strong>, dedi ve kovasını bana verdi.<br />

İçinde kavrulmuş buğday ve şeker vardı, ondan içdim. Kandım<br />

ve doydum. Ondan dahâ lezzetli birşey içmemişdim.<br />

Mekkeye varıncaya kadar, onu bir dahâ görmedim. Mekkede<br />

bir gece yarısı onu gördüm. Nemâz kılıyordu. Tam bir huşû<br />

ile inleyip ağlıyordu. Bütün gece böyle devâm etdi. Sabâh nemâzı<br />

vakti girince, sabâh nemâzını kılıp, Kâ’beyi tavâf etdi ve<br />

dışarı çıkdı. Ben de arkasından gitdim. Bakdım ki, arkasında<br />

hizmetcileri vardı. İnsanlar etrâfında toplandılar. Bu zât kimdir<br />

diye sordum. Mûsâ Kâzım bin Ca’fer bin Muhammed bin<br />

Alî bin Hüseyn bin Alî bin Ebî Tâlibdir “radıyallahü anhüm<br />

ecma’în” dediler. Yolda bu zâtdan şöyle şöyle acâib hâller<br />

gördüm, dedim. Bu hâller bu seyyid için acâib ve garîb değildir,<br />

dediler.<br />

¥ Hârûn Reşîd, Alî bin Yaktîne güzel elbiseler vermişdi.<br />

Bu elbiseler arasında, siyâh ibrişim ile dok<strong>un</strong>muş altın yaldızlı<br />

gâyet güzel bir elbise vardı. Alî bin Yaktîn, Mûsâ Kâzımı<br />

“radıyallahü anh” çok sevdiği için, elbiselerin yanına bir mikdâr<br />

dahâ hediyyeler koyarak, hepsini ona gönderdi. Mûsâ<br />

Kâzım, o güzel gömlekden başka bütün hediyyeleri kabûl etdi.<br />

O gömleği geri gönderip saklamasını ve bir gün lâzım olacağını<br />

söyledi. Alî bin Yaktîn, bir gün kölelerinden birine kızıp<br />

kovdu. O köle Hârûn Reşîde gidip, efendim, Alî bin Yaktîn,<br />

Mûsâ Kâzımı “radıyallahü anh” imâm edinmişdir. Ona<br />

çok mâl gönderdi. Hattâ senin gönderdiğin ibrişimli, altın<br />

– 365 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!