22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

öyle geldim, dedim. Sonra bir dahâ böyle yapmayacağıma<br />

tevbe edip, dışarı çıkdım.<br />

¥ Bir kimse şöyle anlatmışdır: Bir arkadaşım vardı. Halîfe<br />

Mensûr onu habs etmişdi. Bir hac mevsiminde, Arafâtda<br />

ikindi nemâzından sonra, Ca’fer-i Sâdık hazretlerini gördüm.<br />

Habsde olan arkadaşımı sordu. Hâlâ habsdedir dedim.<br />

O ânda ellerini kaldırıp, arkadaşım için düâ etdi. Biraz sonra<br />

da yemîn ederek, arkadaşını arefe günü ikindi nemâzından<br />

sonra salıverdiler, buyurdu.<br />

¥ Bir kimse şöyle anlatmışdır: Mekkede bir elbise satın<br />

almışdım. Kendime kefen ols<strong>un</strong> diye ölünceye kadar saklamağı<br />

düşünüyordum. Arafâtdan Müzdelifeye gitdiğimizde, o<br />

elbiseyi kaybetdim ve çok üzüldüm. Sabâhleyin Minâya gidince,<br />

Mescid-i Hîfde oturmuşdum. O sırada birisi gelip, seni<br />

Ca’fer-i Sâdık hazretleri çağırıyor, dedi. Gidip selâm verdim<br />

ve huzûr<strong>un</strong>da oturdum. Bana, istersen, sana bir elbise<br />

vereyim, vefâtından sonra kefenin olur, buyurdu. İyi olur,<br />

zâten bir elbisem kayboldu, dedim. Hizmetcisi bir elbise getirdi.<br />

Aynen kaybetdiğim elbise gibi idi. B<strong>un</strong>u al ve Allahü<br />

teâlâya ısmarla buyurdu.<br />

¥ Bir zât şöyle anlatmışdır: bir gün İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık<br />

“radıyallahü anh” ile Mekkede giderken, bir kadın yanında<br />

çocuklarıyla ağlaşıyorlardı. Önlerinde bir inek ölüsü vardı.<br />

Ca’fer-i Sâdık hazretleri bu nedir diye sordu. Kadın, biz bu<br />

ineğin sütüyle geçiniyorduk. Şimdi öldü, ne yapacağımızı şaşırdık,<br />

dedi. Ca’fer-i Sâdık “radıyallahü anh” kadına, istermisin<br />

Allahü teâlâ bu ineği diriltsin buyurdu. Kadın, bu musîbet<br />

yetmiyormuş gibi, bir de benimle alay mı ediyors<strong>un</strong>, dedi.<br />

Hâyır, alay etmiyorum buyurarak, mubârek ayağı ile ineğin<br />

ölüsüne dok<strong>un</strong>du. Hayvân cânlanıp, ayağa kalkdı. O sırada<br />

Ca’fer-i Sâdık hazretleri kalabalığın arasına karışıp kayboldu.<br />

Kadın, bu işi yapanın kim olduğ<strong>un</strong>u anlayamadı.<br />

¥ Yine bir zât şöyle anlatmışdır: İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık hazretleriyle<br />

hacca gidiyorduk. Bir kuru hurma ağacının altında<br />

konakladık. Mubârek dudaklarını kıpırdatdı. Ne okuduğ<strong>un</strong>u<br />

– 360 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!