22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nına konmuşdu. Hâlbuki o zemân üzüm mevsimi değildi.<br />

Üzümü yimeğe başlarken, bu üzümde ben de ortağım, dedim.<br />

Niçin diye sor<strong>un</strong>ca, sen düâ ederken ben de, âmîn diyordum,<br />

dedim. Peki, buraya gel dedi. Yaklaşdım, berâber yidik.<br />

Üzüm çekirdeksiz idi. Doy<strong>un</strong>caya kadar yidim. Öyle üzüm<br />

hiç yimemişdim. Yidiğimiz hâlde sepetdeki üzüm hiç eksilmemişdi.<br />

Sonra bana, bu iki elbiseden hangisini istersen al,<br />

dedi. İhtiyâcım yok dedim. O hâlde sen yüzünü dön b<strong>un</strong>ları<br />

giyeyim, dedi. Yüzümü döndürdüm. Elbiselerden birini izâr<br />

(gömlek), birini de ridâ (cübbe) olarak giydi. Eski elbiselerini<br />

de eline alıp yürüdü. Ben de arkasından gitdim. Sa’y mahalline<br />

vardık. Orada bir kimse karşısına çıkıp, ey Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” tor<strong>un</strong>u, beni giydir. Allahü<br />

teâlâ da seni giydirsin, dedi. Elindeki eski elbiseleri ona verdi.<br />

Ben o kimsenin arkasından yetişip, bu elbiseleri sana veren<br />

kimdir, diye sordum. Ca’fer bin Muhammeddir “radıyallahü<br />

anh”, dedi. Sonra Ca’fer-i Sâdık hazretlerini bulup, kendisinden<br />

hadîs-i şerîf dinlemek için ne kadar aradıysam da<br />

bulamadım.<br />

¥ Dâvüd bin Alî bin Abdüllah bin Abbâs, İmâm-ı<br />

Ca’fer-i Sâdıkın “radıyallahü anh” kölelerinden birini öldürdü<br />

ve mâlını aldı. Ca’fer-i Sâdık hazretleri, Dâvüdün yanına<br />

gidip, kölemi öldürdün ve mâlımı gasb etdin. Sana<br />

beddüâ edersem görürsün, dedi. Dâvüd bin Alî beni beddüâ<br />

ile mi korkutuyors<strong>un</strong> diyerek, alay etdi. Ca’fer-i Sâdık<br />

“radıyallahü anh” evine gidip, bütün geceyi ibâdet ile geçirdi.<br />

Seher vakti Dâvüd bin Alîye beddüâ etdiğini işitdiler.<br />

Aradan bir sâat geçmeden Dâvüd bin Alî öldürüldü.<br />

¥ Ebû Basîr şöyle anlatmışdır: Medîneye gitmişdim. Yanımda<br />

bir câriyem vardı. Sabâhleyin gusl abdesti almak<br />

maksadı ile hamâma gitmek için dışarı çıkdım. Bir gurub<br />

kimseyi İmâm-ı Ca’fer-i Sâdıkın “radıyallahü anh” ziyâretine<br />

giderken gördüm. Ben de onlara katıldım. Gidip huzûr<strong>un</strong>a<br />

girdik. Bana bakarak, ey Ebû Basîr, Peygamberlerin ve<br />

oğullarının huzûr<strong>un</strong>a cünüb olarak girilmeyeceğini bilmiyormus<strong>un</strong>,<br />

buyurdu. Sizi ziyâretden mahrûm kalmayayım diye<br />

– 359 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!