Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sonra cellâdı çağırdı. Cellâda Ca’fer-i Sâdıkı buraya çağıracağım.<br />
Gelince elimi başıma koyduğum zemân, onu öldür diye<br />
emr etdi. Sonra, Ca’fer-i Sâdıkı “radıyallahü anh” çağırdılar.<br />
Mensûr<strong>un</strong> yanına giderken, ben de on<strong>un</strong>la birlikde gitdim.<br />
Dudaklarını oynatıyordu. Ne okuduğ<strong>un</strong>u anlayamadım.<br />
Mensûr<strong>un</strong> serâyına bakdım, dalgalı denizdeki gemi gibi sallanıyordu.<br />
Mensûru gördüm, yalın ayak, başı kabak, bütün azâları<br />
titreyerek, Ca’fer-i Sâdık hazretlerini karşıladı. Kol<strong>un</strong>dan<br />
tutup, onu tahtının üzerine oturtdu. Sonra, Resûlullahın tor<strong>un</strong>u,<br />
niçin geldiniz, diye sordu. Ca’fer-i Sâdık hazretleri, beni<br />
çağırmışsınız geldim, buyurdu. Mensûr, ne istiyors<strong>un</strong>uz,<br />
emr edin, dedi. Ca’fer-i Sâdık “radıyallahü anh” ben istemeyince<br />
beni çağırmayın. Kendi arzûmla gelirim, buyurdu ve<br />
ayrılıp gitdi. Sonra Mensûr yatıp gece yarısına kadar uyudu.<br />
Nemâzlarını kaçırdı. Uyanınca kazâ etdi. Beni yanına çağırıp<br />
şöyle dedi: Ca’fer-i Sâdık yanıma gelince, bir ejderhâ gördüm.<br />
Ağzını açmış, bir dudağı yerde, bir dudağı köşkümün<br />
tavanında idi. Bana açık bir dil ile, eğer Ca’fer-i Sâdıka “radıyallahü<br />
anh” dok<strong>un</strong>ursan, seni ve serâyını yutarım, dedi.<br />
Ben bu bir sihrdir deyince, yok öyle söyleme, bu ism-i a’zam<br />
düâsının husûsiyyetlerindendir. O düâ Resûlullahdan “sallallahü<br />
aleyhi ve sellem” gelmişdir. Bu düâ ile ne dilerse olurdu,<br />
dedi.<br />
¥ İbni Cevzi “rahmetullahi aleyh” (Safve-tüs safve) adlı<br />
kitâbında, kendi isnâdıyla Leys bin Sa’ddan şöyle rivâyet etmişdir:<br />
Bir hac mevsiminde Mekkede idim. İkindi nemâzını<br />
kıldıkdan sonra, Ebû Kubeys dağına çıkdım. Orada bir kişi<br />
düâ ediyordu. Nefesi kesilinceye kadar, yâ Rabbî, yâ Rabbî,<br />
dedi. Sonra nefesi kesilinceye kadar, yâ Rabbâhü, yâ Rabbâhü,<br />
dedi. Sonra nefesi kesilinceye kadar, yâ Rabbî, yâ Rabbî,<br />
dedi. Yine nefesi kesilinceye kadar, yâ Allah, yâ Allah, dedi.<br />
Sonra yâ Hay, yâ Hay demeğe başladı ve nefesi kesilinciye<br />
kadar devâm etdi. Sonra nefesi kesilinceye kadar, yâ Rahîm,<br />
yâ Rahîm dedi. Sonra nefesi kesilinceye kadar, yâ Erhamerrâhimîn<br />
dedi. Yedi kerre böyle yapdı. Sonra, Allahım ben<br />
üzüm arzû ediyorum ve şu iki elbisem de eskidi dedi. Düâsı<br />
biter bitmez bir de bakdım ki, bir sepet üzüm ve iki elbise ya-<br />
– 358 –